Çantamı tekrar toplayıp kulaklıklarımı taktığımda kafa dinlemeye ihtiyacım olduğunu hissettim. Bir müzik açıp bulutları izlemeye başladım. Yaklaşık 1 saat sonra Antakya'daydım. Hep gelmek istediğim bu antik şehir artık ayaklarımın altındaydı. Fakat benim çözmem gereken gizemler, soru işaretleri vardı. Güvenliğe bir taksi çağırttırdım ve müzeye geldim. Müzenin mimarisine bakınca bile yer gösteren çeşitli tabelalara gerek duymadan Antakya'dayım diyebiliyorsunuz. Bu şehrin mimarisinin kendine haslığı içine çekiyor insanı...
Müzeye girdim ve yönetime gitmeden önce hemen prizmayı görmek istedim. Sergi alanına girdim ve buldum. Belki de soru işaretlerimin büyük bir kısmını çözebilecek o prizma şimdi tam karşımda duruyordu. Uzmanlar onu hiçbir amaca hizmet etmediğine kanaat getirdiği için süs eşyaları işlemeciliği bölümünün içinde sergiliyorlardı.
Bir insan şeklinin üstünde küçük bir anka kuşu işlemesi vardı. Kuş prizmanın sağına doğru uçuyordu. Kuşun hemen üstünde de 6 adet nokta vardı. Şimdiye kadar ki tecrübelerime göre 6 nokta asilliği, zenginliği işaret ederdi. Bu prizma bir asilzade ailesi için yapılmış gibi görünüyordu. Ankanın gittiği sağ taraftaki yüze baktığımda 6 noktanın tek bir noktasının kenara yapılmış olduğunu gördüm. hemen altında tek bir kuş tüyü ve ateş sembolü, onun da altında farklı görünümde bir insan vardı. Prizmanın üçüncü yüzüne baktığımda daire şeklinde duran bir yılan gördüm yılanın başı tekrar kuyruğuna ulaşmış ve onu yiyor gibi ağzının içinde tutuyor halkayı bu şekilde tamamlıyordu. Hemen altında diğer iki insan figürüne nazaran daha parlak çizilmiş bir insan figürü vardı.
Yönetim katında idim. Gerekli görüşmeyi sağlamak üzere Dilek Hanım'ın odasındaki kişinin çıkmasını bekliyordum. Nihayet yarım saat sonra sekreter görünümlü bir kız yanıma yaklaştı;
''İpek Hanım, Dilek Hanım sizi bekliyor.''
Teşekkür edip ofise girdim. Uzun bir konuşma gerçekleştirdik. Dilek Hanım eseri vermekte çok fazla zorluk çıkartıyordu. Haklıydı çünkü tüm detayları anlatamıyordum ona. Çalınan tablonun fotoğrafını gösterdim ve ona sordum;
''Bu tabloda dikkatinizi çeken bir şey var mı?''
Bir süre inceledi ve;
''Bazı yazılar birbiri ile bağlantılı.'' Dedi.
Parmağımı şıklattım ve;
''Bingo! İşte tam da bu yüzden buradayım.'' Dedim.
Birkaç saniye duraksadı ve;
''O halde tablo bulunduğunda burada prizmasıyla birlikte sergilenir.''
Anlaşıldı. Bu kadından prizmayı alamayacaktım. Anlaşmazlıkla ofisten çıkıp kenardaki koltuklardan birine oturdum ve Tuna'yı aradım.
Çalıyor...
- Alo İpek?
- Tuna eseri alamıyorum.
- Ne oldu? Neden teslim etmiyorlar?
- Buradaki uzmanı görsen keşke. Asla eserini dışarı vermiyor. Tablo bulunduğunda burada prizmasıyla beraber sergilenir o zaman diyor. Gerekli detayları da veremeyiz. Ne olacak şimdi? Kafam durdu.
- Ben birkaç telefon açayım. Sen de rahatla bir yemek ye. Prizmayı alabileceğimize inanıyorum. Sana çok bekletmeden dönüş sağlayacağım.
- Tamam. O zaman kapatıyorum ben. Şimdilik buradaki işim bitti. Ben dediğin gibi gidip bir şeyler yiyeyim. Görüşmek üzere.
- Hoşçakal İpek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Bedende İki Kişi
Ficción históricaBir sabah telefonuma gelen, kariyerimin en değerli parçasının çalındığı bildirimiyle kendimi çok kötü giden bir gün içinde aniden çok eski bir krallığın kraliçesi olarak buldum. Bu kitap size kendini iki farklı dünyaya aynı anda geçiş yapabilen genç...