III

88 8 0
                                    

Uyandığımda gün çoktan doğmuştu. Çok yorgundum. Yapmam gereken araştırmalarım olmasa tüm gün uyuyabilirdim. 15 dakika kadar yatağımda telefonumla vakit geçirdikten sonra kalkıp toparlandım. Saçlarımı yapıp üstümü giyindiğimde işe gitmeye hazırdım. Hızlıca bir kahvaltı ettim. Evden çıktığımda aşağı inerken merdivenlerde Tuna ile karşılaştım. Tüm şaşkınlığımla ve soru işareti dolu gözlerimle;
"Tuna? Burada ne işin var ev adresimi nereden buldun?
Tokalaşmak üzere elini uzattı;
"İpek, bir kahve içecek vaktin var mı?"

İç sesimle bu kadar işimin arasında oturup senle kahve içip hiçbir şey olmamışçasına vakit mi geçirecektim diye sorarken derin bir nefes aldım ve bıkkınlıkla;
"Sence şu an boş zamanım var gibi mi duruyor?"
Tam yanından geçip gidecektim ki kolumdan tuttu yüzüme yaklaşıp;
"Beni dinlemen gerekiyor. Biz asilleriz ve  sen bu asillerin en önemlisisin. Kimse senin sahip olduğun yeteneğe sahip değil."

Ne saçmalıyordu bu adam? 33 yaşındayım ben bir yeteneğim olsa anlardım herhalde. Neden böyle saçma sapan olaylar beni buluyor. Kolumu elinden kurtarıp gömleğimi düzeltirken bir yandan cevap verdim;
"Sadece bir saatin var."
Gülümsedi ve onaylar şekilde başını sallayıp eliyle gidelim şeklinde bir hareket yaptı.
Binanın önünde beklemeye başladım. Tuna da benle birlikte durup neyi beklediğimi sordu. Gözlerimi devirerek;
"Arabamı servise verdiğim için son günlerde taksi tercih ediyorum. Senin için bir sakıncası yoksa?"
Dedim alaycı bir ses tonuyla. Tuna da bana dönüp aynı benim yaptığım gibi beni alaya alarak;
"Ama benim bir arabam var hemen gidebiliriz yani." Dedi.
Aklımdaki bin çeşit ölümlü senaryoyu düşündükten sonra;
"Sana bir saatlik bir kahve vakti ayırmayı uygun gördüm diye arabana binecek kadar samimi olmadım. Sen arabanla hemen gidebilirsin bana konum yolla."
Tuna'nın bakışları sanki bir an için sinirlenmiş gibiydi;
"Tamam sana konum yolluyorum."
Telefonunu eline aldı ve arabasına yürüdü. İki dakika sonra konum mesaj olarak gelmişti. Gelen ilk taksiye atlayıp konumdaki restorana gitmiştim. Tuna bir masaya oturmuş beni bekliyordu. Yanına gidip masaya oturdum. Garsonu çağırdı ve iki kahve söyledi.

-Tuna, buraya kahve içmeye, sohbet etmeye gelmedim. Ne istiyorsun benden?
-Senden bir şey istemiyorum. Aile geleneğini devam ettirmen için öğrenmen gerekenleri bulman gerekiyor. Ben de sana bulman için yardım edeceğim.
-Ya sen ne diyorsun? Ne ailesi? Ben ailemi bir buçuk yıl önce kaybettim. Anlıyor musun? Tek başımayım. Bir ailem yok bir buçuk yıldır.
-Senin tek ailen onlar değildi. Ben de senin ailenim soyundan gelenler var hepsi senin ailen.
-Ne saçmalıyorsun? Ben evli bile değilim ne soyu ne soydan gelmesi?
-Bu saçmalığı henüz ben de çözemedim. İkimizin arasındaki bağın da ne olduğunu bildiğimi maalesef söyleyemeyeceğim. Bu bağı çözmek için benim sana senin de bana ihtiyacın var.
-Ne bu? Tabloyla ilgilenmeyeyim diye beni oyalaman üzere biri mi gönderdi seni bana bela olarak?
-Anlamıyorsun ama anlayacaksın. Çalışmalarına katılmam gerekiyor. Senin de tablodan yola çıkarak çalışmalarına devam etmen gerekiyor. Beni de kazı alanlarına sokmalısın.
-Kim olarak? Sana neden güveneyim? Ayrıca tablo hakkındaki çalışmalarıma devam etmem için öncelikli olarak tabloya ihtiyacım var.
-Biliyorum fakat elindeki fotoğrafların yeterli olacağını düşünüyorum. Tabloyu verirsem araştırmayı bırakacağını biliyorum.
-Nereden başlayacağım peki? Hiçbir şey yokki elimde.
-Her şey senin içinde demiştim. En büyük ipuçlarını zaten buldun. Ve dün çantana attığın bulmacanın detaylarına da ulaşmalısın.
-Her şey benim içimde ne demek?
-Anlayacaksın. Sadece konsantrasyon ve zamana ihtiyacın var. Aramızdaki bağı çözmek için de birbirimize ihtiyacımız var.
-Seni nerede bulabilirim?
-Telefonum her daim açık ne zaman ararsan anında yanında olurum.
-İşe dönmem gerek.
-Beni kazı alanlarına sokma detayını unutma!

Arkamdan seslenişine yanıt vermedim. Bir taksi çevirip enstitüye geldim ve ofisime çıktım. Benim ve Duygu'nun masasının üstünde bir sürü dosya vardı. Duygu çoktan kendi masasında elindekileri incelemeye başlamıştı. Duygu bana dönüp;
-İpek Hanım ne olacak bu kadar dosya?
Çantamı askılığa asıp yerime geçerken ona yanıt verdim;
-Kazı alanının yakın çevresinde yapılmış diğer kazı alanlarındaki bulguların burası ile ilgisi olabilir. Madem tablo elimizde yok biz de verilerimizi diğer eserlerle karşılaştırmalıyız.
Duygu önündeki dosyaların fazlalığına göz gezdirdi;
-Hepsini tek tek incelemek zor olacak.

Aynı Bedende İki KişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin