Gözümü açtığımda alarmı duymadığımı zannederek panikle telefonu elime aldım. Fakat henüz alarımın çalmasına yarım saat vardı.
Erken kalkmayı fırsat bilerek elimi yüzümü yıkadım ve yanımda getirdiğim C vitamini özlü kağıt maskeyi yüzüme yerleştirdim. Gözlüğümü de hemen üstüne takarak Ebru'dan aldığım bilgisayarı açtım ve mail metnine göz atmaya başladım. Emin olmadığım kısımlardaki düzeltmeleri de tamamladım ve son bir kez gözden geçirip Duygu'ya yolladım. Artık geriye sadece Duygu'nun çevirisini tamamlamasını beklemek ve maili göndermek kalmıştı.
Yüzümdeki maskeyi çıkardım ve yüzümü köpükleyip yıkadım. Kahvaltı saatinin geldiğini fark ettiğimde odadan çıktım ve Tuna'nın odasının kapısına gittim. Tam kapıyı tıklayacakken Tuna kapıyı açtı. Elim havada kalmışken birbirimize baktık. Tuna gülümseyerek;
- Günaydın.
- Günaydın. Kahvaltıya mı?
- Evet. Sen de kahvaltıya inecektin herhalde beni çağırmak istedin.
- Evet. Sohbet ederiz diye düşündüm.
- İyi düşünmüşsün.Kapının hemen yanındaki aynadan son kez kendine bakıp odadan çıktı. Yanımda yürürken ara ara ya o bana bakıyordu ya da ben ona bakıyordum. Sanki birbirimize alışmaya çalışıyor gibiydik. Sessizlik içinde kahvaltıya indik. Tabaklarımızı ve çaylarımızı alıp cam kenarı masalardan birine oturduk. Çayımdan bir yudum aldım ve bu defa sessizliği bozan ben oldum;
- Bugün çok düşünceli gördüm seni.- Kafamda çok şey var çünkü. Şirketteki işler bir yandan. Evde tuttuğum kadehi ikinci kez kullanmam gerekecek ama ilk kez başkası için yapacağım bu birazcık geriyor bir yandan. Optimus'un seni tekrar nasıl bulacağını düşünmeden edemiyorum.
- Tekrar mı?
- Geçmişte sen onu değil o seni bulmuştu. Muhtemelen yine o seni bulacak.
- Peki ben tekrar... Yani...
Neden bahsettiğimi anlayarak cümlemi bitirmemi beklemedi;
- Bilmiyorum İpek inan bilmiyorum. Beni anlaman bile haftalar aldı. Anladıktan sonra bu hız değişir mi, aynı duyguları mı yaşarsın, onu sever misin ya da yaklaşabilir misin bilmiyorum. Hiçbir fikrim yok. Onunla olan bağın benimle olandan çok çok farklı.
- Seninle kardeş olmam onunla eş olmam anlamındaki farklılıktan mı bahsediyorsun?
- Evet bundan bahsediyorum.
Tuna'dan
Birçok şey düşünüyordum. İpek'in sorularının ardı arkası kesilmiyordu. Kafam bu kadar doluyken ona gerektiği gibi bir abilik içgüdüsüyle bile yaklaşamamıştım. Belki de hayâl kırıklığına uğradı bu yüzden benden yana.Aklımda sürekli yaşam kadehini İpek'e anılarını göstermek için kullanacağım günü döndürürken bir yandan da ritüeli tersine çevirip tüm güçlerimizi Phoenix'e verdiğimiz ve Anka Kuşu'nun ruhunu normal ölçüde tek kişide kullanabildiği günü döndürüyordum.
Her ne kadar güçlerimi iyi kullansam da bunlar büyük şeylerdi ve gözümü korkutmaya yetiyordu. Ben Elenora gibi doğuştan sahip değildim bu güçlere. Ritüel sonrasında güçlerinin bir kısmı bana ve Optimus'a geçmişti. Bu beklenmeyen bir şeydi. Sadece doğanın dengesini değil sihir ve ilim gücünün de kutsal doğasının dengesini bozmuştuk.
Sonradan sahip olduğum bu güçleri böylesine kullanacak olmak özetle beni geriyordu. Ama yine de her zamanki gibi kendime güvenmeye nabzımı normal tutmaya çalışıyordum.
Şimdi düşüncelerden sıyrılmalı ve İpek'le beklediği sohbeti kurmalıydım;
- İpek!
- Efendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Bedende İki Kişi
Ficción históricaBir sabah telefonuma gelen, kariyerimin en değerli parçasının çalındığı bildirimiyle kendimi çok kötü giden bir gün içinde aniden çok eski bir krallığın kraliçesi olarak buldum. Bu kitap size kendini iki farklı dünyaya aynı anda geçiş yapabilen genç...