Sabahın 6.30'unda çalan alarma "Çok yorgunum ya çok! Sus!" diyerek elimi uzatıp kapattım ve yalnızca birkaç saniye daha gözümü kapalı tuttum. Çalışmam gerektiği için daha fazla mızmızlanamadan yataktan kalkmak zorunda kaldım. Bana kim dedi ki gece yarısına kadar tarihteki ilk aşkınla bir masada otur diye. Ay o bana bir de evlilik teklif etmişti. Ne geceydi ama. Lavaboya gidene kadar bunları düşünürken yüzüme yine farkında olmadan bir gülümseme yerleşmişti.
Elimi yüzümü yıkadım ve aynanın karşısına geçip toprak tonlarında çok hafif bir makyaj yaptım. Malzemelerimi kaldırdım ve krem rengi bisiklet yaka bir t-shirt ve lacivert bir tayt giydim. Lacivert çizgili beyaz spor ayakkabılarımı giydiğimde hazırdım. Saçlarımı da hızla tarayıp topladım.
Ekipmanlarımı tuttuğum kemerleri bugün takmadım. Alandaki eserlerin prosedürlerinden vaktim olmayacaktı alan içi çalışmaya. Saraya bile zor girebilecektik. Sahi Çınar'a gelmesini teklif edecektim fakat unuttum. Hemen telefonumu ve cüzdanımı ceplerime koyup odadan çıktım.Önce solumdaki Çınar'ın odasının kapısını çaldım. O açana kadar sağdaki Tuna'nın kapısına tıkladım. Tekrar Çınar'ın kapısına döndüğümde tam tıklıyordum ki kapı açıldı. Mavi bir kapri ve yer yer ıslak beyaz çok ince bir tişört vardı üstünde. Saçları ıslaktı belli ki duştan çıkmış ve aceleyle üstüne bunları geçirmişti. Havlusuyla saçlarını karıştırırken bana;
- Günaydın İpek erkencisin.
- Günaydın. Dün de erken gideceğim demiştim. Sana teklif etmeyi unuttum. Katılmak ister misin? Çok ihtiyacın olan çok memnun olacağın bir şey bulduk dün.
- Ne bulduğunu söylemeyecek misin?
Tuna'nın kapısına doğru baktım ve uyanmamış olduğunu anlayıp Çınar'a;
- Tuna uyanamadı galiba bir saniye.
Hemen hızlı adımlarla Tuna'nın kapısına gittim ve hızlı bir şekilde kapısına vurdum. Şimdi uyanırdı. Çınar'a geri döndüm;
- Bulduğum şey sana sürpriz olacak ve çok mutlu olacağına eminim. Gelmek istersen yeri biliyorsun. Adını söylemen yetecek personel seni içeri alır ben bilgi vereceğim. Gitmem lazım.
"Görüşürüz." diyemeden kapısından kafasını dışarı uzatmış uykulu gözlerle bana bakan Tuna'nın sesi lafımı böldü;
- Kapıyı çalıp kaçma bari! Hem erken uyandırıyorsun hem kapıda durmuyorsun!
- Mızmızlanma gece mesaj attım görmemişsin. Çınar'la konuşun gelmek isterse beraber alana gelirsiniz ben erken çıkıyorum. Yoğun bir gün olacak oradaki son günümüz ona göre. Haydi görüşmek üzere beyler.
Hızla çıktım ve şoför eşliğinde alana geldim. İlk gelen bendim. Henüz ne Burak ne Ebru gelmişti. Alana girmeden bir güvenlik personeline;
- Merhaba kolay gelsin.
- Sağolun İpek Hanım.
- Bugün alana Tuna Bey'in dışında dün buraya gelen Güçlü Lojistik ve Ambalaj'dan Çınar Güçlü gelebilir. Sorgulanmadan içeri alınsın olur mu? Diğer arkadaşlarınıza da bildirin sorun çıkmasın.
- Tamam İpek Hanım siz buyrun ben arkadaşları bilgilendireceğim.
- Sağolun.
Kazı alanına girdim ve hızlıca önce karavana gittim. Ela gelmiş, makineleri açıyordu. Oklara bakındım ama göremeyince Ela'ya;
- Ela oklar gelmişti neredeler?
- Dün gönderdik İpek Hanım. Siz çok yoğundunuz bakamadınız. Bugün de hızlı geçecekti. Başlarına bir şey gelmesin diye işleri bitince son giden helikopterle gönderildiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Bedende İki Kişi
HistoryczneBir sabah telefonuma gelen, kariyerimin en değerli parçasının çalındığı bildirimiyle kendimi çok kötü giden bir gün içinde aniden çok eski bir krallığın kraliçesi olarak buldum. Bu kitap size kendini iki farklı dünyaya aynı anda geçiş yapabilen genç...