XVI

37 5 18
                                    

Tuna'yla birbirimize aynı anda bakarak;
- Ortak geçmiş mi?

Çınar bana bakarak;
- Mezarlara ulaşmışsınız.

Önce Tuna'ya sonra Çınar'a baktım. Gözlerimin içine bakıyordu. Sanki cevap vermem için beni ikna etmeye çalışır gibiydi. İki elimi birbirine kenetleyerek kendimi duyacaklarıma hazırladım ve;
- Ulaştık fakat siz bunu nereden biliyorsunuz?

Çınar etrafa bakarak;
- Bu bölgeyi avucumun içi gibi biliyorum. Geldiğinizde aranızdan birini köstebek yapmak bana biraz pahalıya patladı. Fakat gazetecileri başınıza dert eden ben değilim. Bizi pazarlık yaparken gören bir gazeteci de güzel bir para sunmuş. Dışarda devam edebilir miyiz? Gerisini burada anlatmak istemiyorum.

Elimle önden buyurun der gibi işaret yaparken;
- Buyrun lütfen arabaya geçelim. Orada daha rahat konuşuruz.

Yanyana yürüyerek arabanın yanına gelmiştik. Şoföre bir çay izni verdim ve Çınar'a binmesini söyledim. Tuna da binecekken kolundan tuttum ve onu durdurdum.

- Tuna bu adam doğru söylüyor.
- Nereden anladın?

Elimi kalbime götürerek;
- Burası çok...

Kolumdan tutarak;
- İyi misin? İstersen biraz sonra yapalım sakinleş biraz.

Kalbimi göstererek cümleme devam ettim;
- Burası cenazeyi gördüğümde de böyle olmuştu. Onun... Onun beni bulacağını sen söyledin. Şu an hem acı çekiyorum. Hem içimde bir yerlerde mutluluk var. Anlam veremiyorum Tuna. Onu ilk gördüğüm vizyonda yeşil gözlerinden kendimi alamıyordum. Aynı yeşil gözlere bakıyorum şimdi ve o gözlerden ayrılamıyorum. Ben şimdiye kadar hiç böyle olmadım.

Arabanın kapısını açtı ve bir şişe su çıkardı. Bana uzatıp içmemi istedi. Suyumu içtim ve nefeslerimi toparladım. Saçlarımı çözüp tekrar düzgünce bağladım ve Tuna'ya;

- Bu adam buraya Optimus olarak geldi. Eminim. Hiçbir şeyden emin olmadığım kadar eminim.

Tuna beni sakinleştirmek istercesine sarılıp saçımı okşarken;

- Belki de sadece başka bir yeşil gözlü adamdan etkileniyorsun İpek. Daha önce bunu hiç hissetmediğini söyledin. Optimus olmasını çok isterim. Ama değilse devamında sen üzüleceksin. Biraz realist yaklaşalım olur mu?

Kollarının arasından çıktım ve;
- Hadi!

Beni inceledi ve iyi olduğuma kanaat getirdikten sonra arabanın kapısını açtı. İçeri girdik ve kapıları kapattık. Lafa ben girmek istedim;
- Çınar Bey, ortak geçmişten kastınız nedir? Herhangi bir iş için falan mı?

Kafasını iki yana sallayarak;

- Öyle olmasını en çok ben isterdim.

Dikkatle gözlerine bakarak;

- Sizi dinliyorum.

Elini ceketinin iç cebine attı ve küçük bir paket çıkarıp bana uzattı. Meraklı gözlerle bakarken paketi elinden aldım. Korkarak yavaşça kenarlarından açmaya başladım. Tuna o esnada;

- Yüzünden uzak tut o paketi.

Çınar araya girdi;

- Size zarar vermek isteseydim; bunu yanınızda oturarak sizin arabanızda yapmazdım.

Çınar'ın sözleri içimi anlamadığım bir şekilde rahatlatmıştı. Kimseye sorgulamadan güvenmeyen ben bu adamın sözlerine böylesine güveniyor olamazdım. Kendime inanamıyordum.

Paketi açtığımda elime bir broş düştü. Broş; Optimus'un tanıdığım sembolünün şeklindeydi. Şok içerisinde broşa bakarken bir anda gözlerimi Çınar'ın gözlerine çevirdim;

Aynı Bedende İki KişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin