1.3K 189 34
                                    

"çok sıkılıyorum, kavga etsek birileri ile ne olur?"

gözlerimi bilmem kaçıncı kez devirişimde pes edip kafamı yemekhanenin masasına, kollarımın üzerine yasladım.

"jimin siktir git lütfen artık." dedim boğuk çıkan sesimle.

"normalde bu konuşmanın tam tersi olması gerekiyordu amına koyduğumun şiddet yanlısı."

"hiç kavga havamda değilim, uslu uslu otur götünün üstünde."

"taehyung olsa bile mi?"

"durduk yere bulaşmam, hamle bekliyorum." dedim kafamı kaldırıp saçlarımı karıştırarak. uykusuzdum. göz altlarım kendinden geçmişti ve üstüne üstlük hasta olmuştum. bir haftadır düşmeyen ateşim bugün fakülteye girince düşmüştü. ama hâlâ halsiz, yorgun, hasta ve yıkıktım. muhtemelen sikim gibi göründüğüm için de keyfim yoktu.

taehyung'u en son o gece görmüştüm. perdeleri açmayı geç, yataktan kalkmak bile eziyetti. iki gece önce telefonla konuşuyordu pencerede, dinledim ama ne dediğini anlayamayacak kadar baygındım. jimin'in aklına gelmesem evde havale geçirip geberecektim de muhtemelen.  ya da işi düşüp de kapıma gelmese?

"hasta olduğunda sike sike öldüresim geliyor seni."

jimin söylenerek arkasına yaslandığında etrafta gezdirdim gözlerimi. bir müddet sonra bir noktada takılı kaldığında öylece seyrettim onları.

taehyung, elini tuttuğu bir kızla gülüşerek yemekhaneye girdi.

neden bilmiyorum fakat vücudumda kol gezen sinir yerimde kıpırdanmama neden olmuştu.

"manita mı yapmış lan o?" dedi jimin. "hoseok haklıymış."

gözlerim ellerine kaydı sonra.

ellerine o kızın elleri yakışmıyordu.

bakışlarımız kesiştiğinde beni gördüğüne şaşırmış gibi bir hâli vardı. kaşları kalktı, beni süzüp dudaklarını yalayarak yanındaki sevgilisinin kulağına eğilerek bir şeyler söyledi sonra. gözlerim jimin'e kaydığında o da bana bakıyordu.

"seninle daha çok yakışıyorlar." dedi sırıtarak. göz devirip kafamı yeniden kollarıma gömdüm. uykum vardı ve ben o ellerde ellerim yerine patlattığı dudağımın kanının olmasını istiyordum.

kısaca dayak yemeye ilginç bir fetişim vardı.

bir süre sonra masada sandalyenin çekilme sesi geldiğinde kulaklarıma o tanıdık ses doldu.

"bizim masaya oturmuşsunuz, namjoon ve seokjin yok diye boş sandınız herhalde?"

"sorun değil sevgilim, tanıyorum ikisini de kalsınlar."

dişlerimi sıkarak kafamı kaldırmadan konuştum.

"kal demese gideceğiz sanki amına koyayım."

"ağzını topla."

sert sesi yeniden sinir sistemimi talan ederken kafamı kaldırıp sırtımı sandalyeye yasladım. evet sırtım ağrımıyordu artık.

"yoksa?"

"kandan başka bir şey çıkmaz ağzından."

öyle nefretle bakıyordu ki, muhtemelen biricik sevgilisine verdiğim tepki canını sıkmıştı. süper o hâlde.

"laf değil, icraat." dedim dudağımdaki piercingi dilimle iterek.

"olivia, sen sınıfına geç hadi." dedi.

olivia demek.

"siktir, jeongguk şuna bak."

jimin'in sesi ortamı dağıtırken gösterdiği yere baktığımda bugün her şeyin bana oynadığını netleştirmiştim artık. kaşlarım anında çatılırken ellerim yumruk şeklini almıştı.

rascal | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin