çok güzel bir sabahtı, evet. hayatımda hiç bu kadar güzel bir sabaha eşlik etmemiştim. hayatımda böyle bir uyanış ve böyle bir büyü de görmemiştim. hayatım boyunca hiç bu kadar kanım hızlı akmamıştı. hiç böylesine gözüm dönmemişti. böyle bir günün varlığı bana fazlaydı.
arabamın lastikleri patlatılmıştı.
başa dönüyorum.
sabah karga sikişinin evvelinde uyanmıştım gereksiz bir şekilde. okula saatler olduğu için de bi' kahve yapıp balkona atmıştım kendimi. saat gelene dek oyalanmış, üzerimi giyinip çıkmıştım evden. çıkmıştım çıkmasına ama kapının önünde duran arabamın lastikleri vefatının ortalarında falandı. kaputun üzerinde bir not; sana da günaydın jeon, gözüme batma demiştim.
gözüm öyle bir kararmıştı ki, mahallede boğazım patlayana kadar bağırmış herkesi ayağa dikmiştim. fakat o orospu çocuğu ortalarda görünmüyordu. kapısına dayanıp ellerim kızarana kadar yumrukladım kapıyı. fakat ses soluk yoktu. güzel oynuyordu, güzel karşılık verecektim. bunu korkup yanına bırakacağımı düşünüyordu muhtemelen. yaptığı tek şey beni daha çok kışkırtmak oldu.
bu da klasiklerden biriydi. bazen film falan çektiğimizi düşünmüyor değildim.
jimin'i arayıp yanıma çağırdığımda aşağıdaki pizzacıya inmiştim. hoseok karşılamıştı beni beklediğim gibi. ne hâlde olduğumu onun korku dolu yüzünden anlamıştım az çok. şimdi de jimin, ben ve hoseok oturmuş pizza yiyorduk sabah sabah.
"ne bu sikiğin adı?"
"kim taehyung, birkaç yıl öncesine kadar adaleti parayla satın alan eski bir savcının oğlu. ailesinin kaybettikten sonra tehlikenin içinde yüzmeye başladı, kafayı takarsa peşini bırakmaz jeongguk. dikkatli ol çünkü acımasız herifin teki."
kısaca klasik hikâye buydu. tehlikeli tip. ama benim de ne hikmetse gram sikimde değildi. peşini bırakacağım olsa dahi son yaptığı olaydan sonra çok zordu bu. o tehlikeliyse ben de tehlike olurdum. şu raddeden sonra o dursa bile ben durmazdım.
kısasa kısas felsefesi.
"jeongguk da çok farklı sayılmaz aslında. hate love bekliyorum ben bu işin sonunda." dedi jimin pizzadan bir ısırık daha alırken. ben de öylece ikisini izliyordum.
"taehyung çapkındır, cinsel hayatına düşkün biridir. ayrıca okul kıyafetleriniz aynı, aynı üniversitedesiniz sanırım. son model kırmızı bir mustang kullanıyor." hoseok omuz silkerek konuştuğunda duyduğum şeyle olduğum yerde dikleştim. pekâlâ, güzel bir bilgiydi benim için. işime yarayacak bir bilgi.
ayaklandığında deri ceketimin yakalarını düzeltip jimin'e baktım.
"gidelim okula, zaten ilk günden geç kaldım piçin yüzünden."
"akşam uğrayın da anlatın bari." dedi hoseok, jimin de ayaklanırken. hiçbir şey söylemeden çıktım dışarıya. arabaya bindiğimde hâlâ sakinleşmiş değildim. çenemi kasmaktan dişlerim zonkluyordu.
jimin peşimden gelip sürücü koltuğuna oturduğunda bana döndü.
"ikiniz arasına girmem ama arkadaşları dahil olursa da durmam."
sırıttım. ikimiz arasında küçüklükten beri gelen bir kuraldı bu. teke tek, orduya iki. çok dayak yemiştik ama ne ben akıllandım, ne de yanımdaki züppe. ondan fazla kişili gruba dalıp da sakat kalmaya teğet geçmiştik çoğu zaman. garip bir zevki vardı bunun. gençlik zamanlarımızdı ve kanımız hızlı akıyordu. tek bahanemiz de buydu zaten.
"hızlı sür de yetişelim."
"bende o iş hayatım." dedi jimin güneş gözlüğünü takıp. emniyet kemeri takmazdım normalde ama jimin sürüyordu arabayı. bu yüzden akıllı uslu taktım.