1K 159 25
                                    

bölüm şarkısı dehşet sarıyor şu sıralar.


_

"siktir."

koşmaktan artık ciğerlerim ve birlikteliğinde bacaklarım bütün gücünü kaybetmeye başladığında arkama kısa bir bakış attım. hâlâ peşimdeydi orospu çocukları.

"lânet olsun."

olmamam gereken yerde, şahit olmamam gereken şeye şahit olmuştum. görüş açılarına girdiğim an bana doğrulan silahları fark etmemle birlikte koşmaya başlamıştım. arkamdan iki herif son hız bana yetişmeye çalışıyorlardı. iki şey vardı şimdi elimizde.

ya yakalanacaktım, yani bu gebermek oluyordu. ya da bir mucize olacak ve izimi kaybettirecektim. çok zordu bu. hele ki girdiğim dar sokaklarda kimseler yokken. bir iki el ateş ettiklerinde tükenen gücüme inat biraz daha yüklendim bacaklarıma.

"nereye gidebileceksin lan, kaçma."

"sikimin ucunu öpersin göt deliği." dedim alaycı bir sesle. ölümün eşiğinde bile alta kalmamak gibi bir fantezim vardı, evet.

birden fazla yol ayrımını gördüğümde sağdaki karanlık olan yola girdim. şanslıydım ki girdiğim yerde de birkaç sokak vardı. onlar köşeyi dönmeden birine daldım. en azından birkaç dakika vakit kazandırdım. eğer girdiğim sokağa girerlerse bitmiştim, orası ayrı.

son hız koşuyordum ki ensemden tutulup duvara yapıştırılmamla ağır bir küfür savurdum. fakat o an bir şey oldu. adamların benden önce buraya gelmesi imkânsızdı. nefes nefese kendime gelmeye çalışırken o tanıdık ses doldu kulaklarıma.

"jeon?"

gözlerimi sokak lambasının vurduğu yüzüne çevirdiğimde taehyung'un çatık kaşlarla bana baktığını gördüm.

tanrı? belki kurtarıcı melek?

ya da ölüm arkadaşı.

"peşimdeler." dedim nefes nefese. o sırada koşma sesleri geldiğinde olduğum duvara daha çok sindim. "öldürecekler."

"kim?"

"sana açıklama yapmaya vaktim yok taehyung, siktir git kurtar kendini." dedim tek nefeste. sesler daha da yakınlaşmaya başladığında küfür etmekten yorulmuştum artık.

"seni bulduğum an şarjörü ağzına boşaltacağım çocuk." dedi yakınlaşan ses.

"taehyung," dedim ciğerlerim yanarken. "git buradan."

tam sokağın başında gölgelerin gördüğüm an artık kaçabileceğimi düşünmüyordum. bu yüzden gözlerimi sıkıca kapatıp kafamı duvara yasladım. taehyung ne bir adım attı, ne de gözlerini üzerimden çekti.

sonra beklemediğim bir şey oldu. dudaklarımın üzerine kapanan sıcak dudakları hissettiğimde içimde birbirine giren şeyler yüzünden hiçbir şeyi idrak edemez oldum. ne olduğunu anlamadan öylece dururken dişlerini geçirdi dudaklarıma. o an tüm sesler uğultu gibi geliyordu kulağıma. karşılık vermemi inatla hatırlatmak için yeniden ısırdı ağzının içindeki alt dudağımı. nihayet hareket edebildiğimde sertçe asıldım dudaklarına ben de. tek eli duvara yaşlandığında diğerini bel boşluğuma yerleştirip biraz daha bastırdı duvara bedenimi. ellimi ensesindeki saçlarına sararak biraz daha bastırdım yüzünü kendime. siktir ettim o sıra her şeyi. ölecek olsam bile yaşadığım şu an benim için güzel bir ölümün habercisinden başka bir şey değildi.

ölecektik ve biz ucu bucağı yokmuşçasına birbirimizi yiyorduk. ne onun umrundaydı, ne de benim.

"ibneler."

işittiğim sesle gülmek istedim ama taehyung'un sert hareketleri ve kasıklarımda hissettiğim erkekliği ile boğazımdan kaçan inlemeden ötesi olmadı. sesimi bastırmak için geri çekilmeden öpmeye devam etti. dili ağzımın içine sızdığında güneylerimde hissettiğim sancılar allak bullak ediyordu beynimi.

o an bunu sonlandıracak bir iki el silah sesi duymayı bekledim. fakat o sesten epey ırak bir cümle kuruldu.

"kaybettik izini, sikecek bizi patron."

sesler uzaklaşmaya başladığında anladım ki taehyung bir kez daha hayatımı kurtarmıştı. bedenimi kendi bedeni ile kapatıp sırtından başka bir görüntü sunmamıştı onlara. ve onlar da köşede yiyişen iki ibneden başka bir şey bulamamış, geri dönmüşlerdi.

ve ben mucizeden daha güzel bir şey bulmuştum.

etraf sessizleştiğinde bizim birbirimizi bırakmak gibi niyetimiz yoktu henüz. nefeslerimiz son bulduğunda geri çekilen o oldu. hâlâ dudaklarımız arasında santimler vardı ve nefessiz kaldığımızdan soluklarımız tenlerimize karışıyordu.

"ne halt yedin de takıldılar peşine?" dedi boğuk sesiyle.

sırıttım. gözlerim yarı aralık bir şekilde dudaklarımda gezdirdim dilimi. ve aldığım tek şey onun tadından başka bir şey değildi.

"görmemem gereken bir şeyi gördüm ve fark edildim." dedim.

"ne zaman götünün üzerinde duracaksın jeon jeongguk?"

güzel bir soruydu. ama cevabı ben dahil kimse de bilmiyordu. öyle yorgundum ki, cevap vermek yerine son bir bakış attım yüzüne. sonra alnım omzuna düştü, elim hâlâ ensesinde saçlarından dururken gözlerimi yumdum. aldığım nefese kokusu da dahil olunca gülümsedim o görmeden.

"çok yoruldum," dedim sessizce. "beni eve bırakır mısın?"

hiçbir şey söylemedi. ama belime sarılan elleri yeterli bir cevaptı benim için.

"bu işi maaşla yapmayı düşünüyorum artık." dedi kulağıma yakın bir yerden. zaten aklım yeterince uçup gitmemiş gibi daha da zirveye çıkarıyordu kafamı. "götünü kurtarmak ilk kez bu kadar zevk verdi." dedi ardından.

"teşekkür etmek isterdim ama sana yakışmıyor bu cümle ya." dedim. nefesini vererek güldü bu defa.

"aldım alacağımı."

doğruldum bu cümlenin ardından. gitmemiz gerekiyordu artık yoksa ben kendime hâkim olamayacaktım. o böyle konuştukça dudaklarını sömürmekten başka bir şey düşünemiyordum.

"gebermeden bitirelim şu geceyi."

"burada olmasam ciddi ciddi ölecektin lan." dedi ellerini cebine sokup ilerlemeye başladığında. ben de peşinden giderken gözlerimi yere diktim.

"bu defa evet."

"ders al bari anasını satayım, o da yok." dedi sinirle bu kez.

"her defasında beni böyle öperek kurtaracaksan çok bi' ana fikir çıkarmamı bekleme." dedim sırıtarak.

"duygusuz bir öpücüğe bu kadar anlam yükleme, üzülürsün."

duyduğum cümle öylesine çarptı ki yüzüme, niye sinirlendim bilmiyorum fakat belli etmemeye çalıştım bunu.

"sana siktir git dediğim hâlde gitmek yerine kendini riske attığın duygusuz bir öpücük." dedim alaycı bir tavırla.

"risk almak sadece zevk verir, ve ben zevklerine düşkün bir adamım." dedi.

sustum. çene yapmak ve lafları giydirmek için epey yorgundum şu an. sadece bundan sonra nasıl hareket edeceğimi öğrenmiştim. madem o zevklerine düşkün biriydi, ben de bunu kendi lehime çekip hamlelerimi seçecektim.

günün özeti olarak, ölüme her gün bir adım daha yaklaşıyordum ama her defasında daha güzel bir senaryo dönüyordu. bu yüzden ana fikirden ziyade sürekli aynı döngüye vuruyordum kendimi. işime geliyordu.

ve ben buna kim taehyung denen piçi de dahil etmekten kendimi alıkoymayacaktım.

rascal |tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin