sandığım ve yaşadığım şeyler arasında dünyalar kadar fark varken, hayal kırıklığı ya da tam aksi mutlu olduğum zaman dilimleri çok fazla vardı. bazen olabilecek en kötü senaryoyu düşünürken beni şaha kaldıracak bir senaryoyu yaşıyordum. ya da bir şeyleri yoluna soktuğumu düşünürken aslında kendimi kandırdığımı sallantılı bir şekilde fark ediyordum. bunların ötesinde kalan bir şeyse, taehyung gözümü açtığımda tam karşımda, siktir oradan, tam dibimde duruyordu. belimi sonrasında ağrıtacak şekilde sert ve sıkı kavramış bir şekilde, dibimde ölü gibi uyuyordu. yüzünde masum bir ifade, aralık dudaklar ve düzgün kirpikler.
sanat, sanat içindir.
bir an gerçekten öldüğünü düşünmedim değil ama. fakat yüzüme çarpan sıcak nefesi bu tezimi ortadan kaldırmaya yeter de artar bir sebepti.
bir müddet sadece izledim. bomboş seyrettim yüzünü. kafamın içinde iki tane felsefe vardı o esnada.
parmaklarımı morartacak kadar yumruk atılası bir yüz.
nefesini kesecek kadar öpülesi bir yüz.
bu polemikten kaçmak adına kıpırdandım. ama ben kıpırdandıkça taehyung ibnesi her zamanki gibi beni çıkmaza itip daha da sıkı sarmıştı. göğüslerimiz birbirine yapışmış, tek elim kolunun üzerindeydi. ve kesinlikle abes duran bu görüntünün ardında kendine gelmeye çalışan bir jeongguk vardı.
"oğlum bıraksana puşt, kemiklerimi mi kıracaksın."
kaşları belli belirsiz çatılırken uyanmak için çırpınan bilincini eli boş göndermek yakışmazdı bana. bu yüzden gerekeni büyük bir zevkle ve şevkle yaptım.
"taehyung kalk, gece götünü sikmişim."
ne demek, rica ederim. biliyorsun, her zaman.
düşündüğüm gibi gözleri anında açılırken yavaş yavaş ayılıyordu. önce yüzüme baktı, sonra irkilip kollarını çekti, sonra da elini kalçasına koydu yoklamak için.
öyle bir güldüm ki yüzüne karşı. sokun etkisinden bu gülüş sayesinde çıktı. ama gözlerindeki korku beni tatmin etmişti çoktan.
"jeongguk, seni sikerim." dedi daha da boğuk sesiyle.
"eline verir gezdiririm seni." dedim ciddiyetle. kısasa kısas yasası.
sabah sabah en romantik sohbetimiz buydu sanırım. bizden de başka bir şey çıkmazdı zaten. vur patlasın, çal oynasın misali.
"bana bak, seni bu yatağa gömerim orospu çocuğu." diyerek bana doğru eğildi.
"hadi göm lan yavşak." dedim saniyesinde.
bizde hem eli boş, hem lafı boş geri çevrilmezdi.
kendimi bir anlığına yatağa bastırılmış bulurken bu kez en sağlam küfürlerim kendimeydi. bu kadar çabuk muydu cidden?
taehyung kucağıma yerleşirken son derece ciddiydi ama.
"kalk lan üzerimden."
"yalvar."
"siktir oradan."
ellini boğazıma sarıp üzerime eğildiğinde çırpınmayı bırakıp yüzüne bakmaya başladım.
"yalvar."
"efendi-köle fetişin mi var?"
"yok, seni ezmek hoşuma gidiyor."
"gebertsen de yalvarmam." dedim. nefes alamadığım için kızarıyordum ama sırıtmaya da devam ettim. racon her yerde her zaman geçerlidir.
"sendeki bu inat dağdaki siki sarkık keçide yok." dedi biraz daha sıkıp.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
rascal | tk
Novela Juvenilparmaklarımı morartacak kadar yumruk atılası bir yüz. nefesini kesecek kadar öpülesi bir yüz.