445 60 55
                                    

"rahat mısın?"

"çok."

üzerimdeki buram buram taehyung kokan sweatshirt'e bakıp sırıttım. muhtemelen bir daha geri vermeyecektim. asla geri vermeyecektim. travis scott baskılı olmasa umurumda olmazdı ama köpek gibi travis hayranıydım. bağımlılık gibi bir şeydi bu benim için.

"bu benim oldu bu arada." dedim keyifle.

"nah veririm." dedi rahatça.

"deri ceketimi aldın lan, bu da benim."

"travis sever misin?"

"oppam o benim."

ciddi bir şekilde söylediğim şeye karşımda yarıla yarıla gülmeye başladı taehyung. sırtını yasladığı duvarda omuzları sarsılıyor, kafası hafif bir şekilde önüne düşüyordu. onu izlerken bir yandan da gülmemek için kendimi tutuyordum.

"ne gülüyorsun lan?"

bu soruma daha çok gülmeye başlarken pür dikkat onu izliyordum. sesinin tınısı öyle huzur vericiydi ki, ister istemez sesizleşip kalıyordum öylece.

"sizi hayal ettim de bir an. ikinizi yan yana."

söylediği şeyi düşünüp ben de gülmeye başlarken hemen ardından söylediği şeyle put kestim.

"travis seni karısı yapmış, sarmış belini."

karnını tutup biraz daha eğilerek gülerken aynaya kaydı gözüm. üzerimdeki travis scott'la uzun bir bakışma döndü aramızda.

"taehyung, kaşınma yoksa ben seni karım yapacağım şimdi." diyerek aldığım yastığı salladım kafasına. yerden aldığı yastığı daha sert bir şekilde bana atarken gülmüyordu bu kez. ben de gülmüyordum.

"yapsana bakayım, nasıl yapıyorsun."

üzerime doğru gelirken kaşlarımı çatıp olduğum yerde daha çok dikleştim. tam karşıma geldiğinde gözlerini dağılan saçlarımda gezdirdi.⁰

"beni yorma." diyerek yatağa doğru yöneldim. ya da yönelmeye yeltendim çünkü kolumdan tutup olduğum yerde dikilmeme sebep oldu tekrar.

"kaçıyor musun jeon jeongguk?"

pekala.

yüzüme geniş bi sırıtış yayılırken kollarımı düşünmeden boynuna sarıp biraz daha yaklaştım yüzüne. çatılı olan kaşları şaşkınlıkla düzelirken öylece yüzüme bakıyordu.

"bilmem taehyung, kaçıyor muyum?"

cümlemin hemen sonunda biraz daha yaklaşıp boynuna doğru eğdim kafamı. yoğundu kokusu. hani o sanki rüyada gibi hissettiğin bilincinin uyuştuğu bir his vardır ya, aynen öyle oldu. gözlerim istemsiz kapanırken dudaklarımı bastırdım sıcak tenine. geri çekilmek için biraz daha erken gibiydi, bekledim. bekledim ve o daha şaşkınlığını atıp karşılık veremezken doğrulup yüzüne baktım.

"rakibini tanımadan oyun oynamaya kalkışma, mağlup düşersin."

galip mi geldim tartışılırdı ama onun mağlup olduğundan deli gibi emindim. ya da değildim. çünkü dediğim gibi, rakibi tanımadan oyun oynamaya kalkışılmamalıydı. taehyung bunu bana hatırlatmak için ben tam arkamı dönecekken ellerimi belimi buldu. sertçe kendisine çekerken daha ben ne bok döndüğünü anlamadan yapıştı dudaklarıma.

şimdi ikimiz de mağluptuk.

alt dudağımı dudaklarının arasında ezerken kısık sesli inleme bıraktım loş odaya. sanki bundan etkilenmiş gibi belimdeki eli sıkılaştı. dişlerini hissettiğimde kendime gelip karşılık vermeye başladım. daha dün yumruk yumruğa kavga ettiğim çocuk şimdi beni susuz kalmış gibi öpüyordu. ben de ziyadesiyle karşılık veriyordum.

ciğerlerimi mundar edene kadar bırakmadı. taehyung öylesine sertti ki, dudağımın kanadığına adım kadar emindim. hırsımı almak için tek elimi ensesindeki saçlara sarıp çekiştirmeye başladım. ve sonra aklımı sikip atacak şeyi yaptı. o boğuk sesiyle derin bir inleme bıraktı iki dudağımın arasına.

yukarılarda bir yerde eğer tanrı varsa şahidim olsun ki adımı dahi unutturdu bana, marihuana.

"siktir." dedim ilk boşlukta. ensesinden kavrayıp daha çok eğdim yüzünü kendime. bütün bir haldeydik ve iliklerime kadar hissediyordum onu. diğer elimi destek almak için geniş omzuna koydum. üzerime doğru adım attığında dengeyi bulmak adına geriye adımlamaya başladım, ta ki dizlerimin arkasında yatağı hissedene kadar. sırtım yatakla buluşana kadar durmadı.

"jeongguk." dedi nefes nefese. dirseğimden destek aldığımdan konuşurken bile dudaklarıma tenime değiyordu.

"taehyung." dedim.

"eğer beni durdurmazsan, bir daha asla durmam."

ne kadar toparlayabildim aklımı bilmiyorum ama düşündüm. biz dudak dudağayken sadece düşündüm. hislerimi siktir etmem gerekiyordu  tam da onun dudaklarında nefeslenirken. düşündüm. durmasın istiyordum ama yine de düşündüm.

"dur taehyung." dedim istemeye istemeye. "durmalıyız."

kafasını salladı fakat bu beni sevindirmişti. ne kadar köpek gibi istiyor olsam da karşımdaki adam ne kendinden, ne de hislerinden emindi. buna ben de dahil olmak üzere, istemedim. sızlayan dudaklarıma son kez dudaklarını bastırıp geri çekildi, yutkundu ve derin bir nefes aldı.

o da istemiyordu fakat bunu ondan duyana kadar tek bir şey yapmaya mecalim yoktu.

"duşa gireceğim, sen uyu."

"tamam."

ve ben hiç bu kadar boş ve samimiyetsiz bir diyalog görmemiştim. o gittikten sonra yere diktim gözlerimin. sinirliydim ama kime olduğunu kestiremiyordum.

"sikeyim seni kim taehyung." dedim sessizce. siniri bütün damarlarımda hissediyordum. az önce şehvetle yattığım yataktan bir hışımla kalktım ve balkona attım kendimi. bi sigara yaktım düşüncelerle boğuşuyorken, güzel de eşlik etti açıkçası. sustum, sinirlendim, belki kırıldım ya da belki hırslandım bilmiyorum ama içimden bir ses taehyung dur demiş olsam da durmayacak diyordu. belki de kendimi bu şekilde avutuyordum.

geri dönüp yatağa girdim, kafam allak bullak olmuştu. sanki işler yeterince çıkmazda değil gibi şimdi daha da çıkmaza sürüklenmişti. taehyung gelip yatağa girene kadar sadece düşündüm.

mesela neden kollarını bana sarmadı da gözlerini kapatıp tek kelime etmedi. neden kalmam için o kadar şey söylerken şimdi uzaklaşmıştı. ya da neden söylemiyordu duymak istediklerimi.

belki ben de durmalıydım artık.

rascal |tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin