12.BÖLÜM

3.6K 276 126
                                    

İçime çektiğim dumanı yüzümü buruşturarak tekrardan dışarıya verdim. Parmaklarımın arasındaki sigaranın küllerini attırırken başımı kaldırıp en büyük korkum olan büyük binaya baktım. İnsanların sevinçlerini, üzüntülerini aynı çatı altında yaşatan binaya... Hayatların başladığı, hayatların bittiği binaya...

Elimdeki sigarayı tekrar dudaklarıma götürdüm. Bugün üç gün olmuştu. Güneş üç günde bir kez bile açmamıştı gözlerini. Sadece uyanmadan ağlayarak gördüğü kabuslardan ibaretti hayatı. Üç gün... demesi kolay üç gündür camdan, uzaktan bakıyordum ona.  Üç gün üç yıl gibi geliyordu.  Doktor normal olduğunu söylüyordu ama ona ulaşamamak, dokunamamak, yapacak birşey olmaması hiç normal gelmiyordu bana. Kabuslar görmesi , ağlaması, uyanmaması ve benim kılımı bile kıpırdatamayışım...

Üflediğim sigaranın dumanı havaya karışırken bana doğru koşarak gelen kaya gözüme çarptı. Evet , kaya o günün akşamına uyanmış, öğlene ise inat edip ayağa kalkmıştı. Belimi yasladığım ağaçtan çektim. Endişeyle yanıma gelen kayaya baktım. "Abi!.." dedi nefes nefese . " Viran , Bozanı bulmuş..." dediğinde gelen haberle sesli bir şekilde nefesimi bıraktım .  elimdeki sigarayı söndürüp çöpe attım. "Arabayı-" demiştim ki son hızla araba alana giriş yaptı. Ömer direksiyonu önümüze kırdı ve durdu

"Kaya sen güneşin yanında kal.  Üstelik daha tam iyileşmiş değilsin" dedim Kaya'nın ısrar eden sesimi duysamda aldırmadım ve aynı hızla kapıyı açıp arabaya bindim. Ömer gaza yüklenirken  son kez hastaneye baktım

...

Bir deponun önünde  durduğumuzda hızla arabadan indim. Kapıda duran viranın adamları silahını üzerimize doğrulttu  "Sizle işim yok. Ya silahları indirir yol verirseniz ya da niyetimi bozarım" dediğimde içlerinden biri yavaşça silahını indirdi. Diğeri ise hâlâ tutmaya devam ediyordu. Bakışları bir anlığına Ömer'i buldu. "Yiyorsa" diyen Ömerin sesiyle adam yavaşça elindeki silahı yere bırakırken hızla içeriye daldım

Elleri arkasında bağlanmış yerde kanlar içinde oturan Bozan'ın bakışları beni bulduğunda kocaman sırıttı.  Hızla Bozana doğru ilerlerken giydiğim gömleğin kolunu kıvırdım ve yumruk yaptığım elimi yüzüne geçirdim.  Yakasından tutup ayağa kaldırdım. Hâlâ sırıtırken belini sertçe duvara vurdutturdum.  "Güneş hele bir uyanmasın bakalım o zaman böyle gülebilecek mısın lan?!" Diye kükredim dişlerimin arasından

Biri omzumu tutup geri çektiğinde öfkeyle bozanı bırakmamı sağlayan virana baktım.  "Yeter.  Ben gerekeni yapıyorum zaten" dediğinde "ben asıl gerekeni yapmadım" dedim dişlerimin arasından ve yerde oturan Bozana doğru döndüm.  Cebimdeki bıçağı çıkarttım. eğileceğim esnada viran yine engel oldu.  "Öldürmeyeceksin değil mi?!" Diye bağırdı.  "Ne zamandan beridir işime karışır oldun?.. mecburen konuştuğumuzu unutma viran.  Güneşi kurtarman yaşadıklarımızı değiştirmez. Hâlâ kanlı bıçaklı düşmanımsın. Ölene kadar da öyle kalacak!" Dedim   ve tekrar Bozana döndüm

Eğilip ellerindeki ipi kestim ve bıçağı eline verdim.  Bozan ne yaptığımı anlamış olacak ki sırıtarak ayağa kalktı.  "Artık eşitiz.  O bıçak yıllar önce senin bana dediğin gibi ya benim bedenimle ya da senin bedeninle buluşacak. Dua et benimkiyle buluşsun yoksa sonun olur Bozan" dedim ve ilk hamleyi yapmasını bekledim.  Şimdi herşey eşitti.  Onun sevdiği kadın yoktu. Benim sevdiğim kadın meçhuldu. O bana aynısını yapmıştı şimdi ise ben ona

Yalnız o bıçak yine benim elime geçerse bu kez yanağına aldığı yarayla bırakmazdım. Bıçağı sağ koluma doğru salladığında bıçağı hemen tutmayı başaramamıştım ve bıçak kolumu kesmişti. Sağlak olduğum için sol kolumu hemen atağa geçiremediğimi öğrenmişti.  Yüzüm acıyla buruşurken tuttuğum bileğini kıvırdım ve bıçağı düşürmesini sağladım

Öğretmen Hanım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin