9.Balo

121 24 17
                                    

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın🫶🏻
Keyifli okumalar🤍


Balo

Zaman, sanki hızla akıp giden bir nehir gibi geçiyordu. Günlerin nasıl geçtiğini anlayamıyordum bazen. Daniel'le anlaşmamızdan tam bir hafta geçmişti. O günden sonra onu görmemiştim. Bir haber de yollamıştı. Anlaşılan harekete geçmemiz için doğru zamanı kolluyordu. Bu bir hafta içinde pek bir şey öğrenmemiştim. Richard dayım hakkında bilgi toplamaya çalışsam da başarısız olmuştum. Her kes aynı şeyi söylüyor, onun ne kadar merhametli biri olduğunu zırvalıyordu. Bu bir hafta içinde kraliçenin çalışma odasına da girmiştim. Baktığım bir çok senette göre gelecek planlarını daha yakından incelemiştim.

Düşündüğüm gibi yaptıklarıyla büyük savaşı başlatması aşikardı. Bir çok krallıklar arasında Gaston saygı duyulan ve sözü gecen krallıktı. Tabii bizde artık barbar bir krallığa dönüştükten sonra bizden çekinen bir çok krallıklarda istilalara başlayacaktı. Yeniden zorlukla kurulan düzen bozulacaktı. Kraliçe tabii ki bunun olacağını biliyordu, belki de büyük savaşı çıkarmak için yapıyordu. Ama asıl soru bundan çıkarı ne olacaktı. Bu savaş her şeyi yıkıp yok ede bilirdi. O bile zararlı çıkacakken nenden buna göz yumuyordu anlamıyordum. Çözmem gereken o kadar sorun vardı ki, nereden başlayacağımı bilemiyordum.

Bilmedeyim bir nedenden ötürü kraliçe baloyu bir hafta sonraya ertelemişti. O yüzden yarın balo vardı. Luna ise sevinçle ortalıkta koşturuyor. Bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyordu. Bu kızın her şeye uyum sağlaması her defasında beni hayrete düşürüyordu. Bitmek bilmeyen bir hayat enerjisi vardı. Kahvaltıdan sonra zaman geçirmek için döğüş salonuna gitmeye karar almıştım. Bir az yalnız kalıp bu olanları yeniden düşünmem gerekiyordu.

Salona girdiğimde içerisi boştu. Bir çok hançerler, bıçaklar, kalkanlar ok, yaylar ve başka dövüş aletleri vardı. Gözüme kestirdiğim ok elime alıp inceledim. Özenle hazırlandığı aşikardı. Bu oklar yalnız sarayda bulunurdu, cüce madenlerinde hazırlanırdı. Yıllan sonra bu salonda yeniden elimde bu okları tutmak garip his ettirmişti. Üzerinden 9 yıl geçmesine bakmayarak, oklar hala aynıydı, peki ben? Bende aynı Vanessa mıydım?

Duyduğum ses ile irkildim.

"Çocukken de oklara hep hayran hayran bakardın" Meriç samimi gülümsemesiyle yanıma yaklaşıp ustalıkla işlenmiş okların birini eline alıp benim gibi incelemeye başladı. Ne zaman geldiğini bile fark etmemiştim. Belki de başından beri içerdeydi.

"Çocukken portakalları da çok severdin. Senin için Mari'nin mutfağından çaldığımız portakalları hatırlıyor musun?" Gülerek dediklerine bende gülmüştüm. Tabii ki de hatırlıyordum. Çok fazla yediğim için dayem bir ay boyunca yememi yasaklamıştı. Meriç de portakalların yerini bildiğini söyleyip, çalma planları kurmuştu. Eskileri hatırlayınca yüzümde engelleyemediğim tebessüm oluşmuştu.

"Hatırlıyorum, çalma fikride senden çıkmıştı. Baya profesyoneldin bu konularda." Deyip yayı da elime aldım.

"Ne sandın. Tabii ki profesyonelim, az ceza yemedim bende." Oda benim gibi yayını eline aldı. Bu sarayda her şey değişmişti, ama Meriçin aynı olması içimde bir yerlerde umut ışığı yakmıştı. Geçmişime ait değişmeyen, aynı, samimi olan bir şeyler vardı. Bu bana hem huzur veriyor, hem de içimdeki huzursuzluğu artırıyordu. Başlattığım bu savaşta geçmişime ait her şeyi, iyi, kötü kendi ellerimle yok ede bilirdim. Belki de bura Meriç de aitti.

"Centilmence bir yarışa ne dersin? Nil ve Eriq kadar iyi değilim haberin olsun." Bunu demesiyle küçük bir kahkaha attım. Yarışlarda Nil ve Eriq kazanmasına izin vermiştim. O da bunu iyi biliyordu. Çocukken bıçak ve kılıçla daha iyi dövüşüyordu. Şimdi bir prensti bu yıllar içinde kendini her konuda geliştirdiğine emindim.

Yıldızların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin