Güzel bir gece başlamıştı benim için. Her zamanki bar taburemde oturmuş, bu gece için ABBA şarkıları seçen yaşlı bir çift ile sohbet ediyordum. Torunlarıyla aynı yaşta olmam hakkında konuşurken tezgâhın üzerindeki telefonumun yanıp sönmekte olan ışığı gözüme çarpmıştı. Onun adını ekranda görmek cevap verip vermemek konusunda tereddüte düşmeme neden olmuş olsa da açmıştım. Hayatımı mahvedecek adımlardan birini atıyor olduğumdan habersiz telefonun diğer ucundan gelen sesini dinlemiş, ağlamaların arasına karışan 'Sana ihtiyacım var.' sözünü seçebilmiştim.
Lise yaşlarımda başını ders kitaplarından kaldırmayan, insanlarla nasıl konuşacağını bilmeyen, tek bir arkadaş edinememiş biri olmam ailemin benim için endişelenmesine neden olmuştu. Psikolog kliniğinde yerini almış, birkaç seans görüşmelerin sonunda yüzüme dile getirilmemiş olsa da sosyal ve duygusal zekâsı düşük biri olduğum aileme söylenmişti. Arkadaş edinemeyeceğimi, insanlarla aramda sevgi bağının olamayacağını on altı yaşımda kabul etmiş; hayatıma devam etmiştim.
On altı yaşındaki Kim Taehyung'un düşünceleri üniversite koridorlarında sekteye uğramış olsa da gerçeği değiştiremeyeceğimi kabul etmiştim. Beni derin bir çukurun içine çeken o hamlelere karşı koyamayaşım bu yüzdendi. Beni kabul eden tek insana karşı içimde oluşmuş zaafı gideremiyordum.
Nicole bir çocuk parkındaki salıncakta oturmuş sallanırken yanındakine oturmam da bu yüzden miydi, emin olamıyordum. Gözlerinden yaşlar süzülürken elini uzatmış, tutmam için beklemişti. Parmaklarım güçsüz bir dokunuş ile onun avuç içine tutunmuştu.
"Her şeyi mahvediyorum, Kim."
Ona hiçbir şeyi mahvetmediğine dair bir şeyler mırıldanmış olsam da benim hayatımı mahvettiğini ve asıl problemin benim buna izin vermiş olduğumu anlamıyordum o zamanlar. Karnı burnunda deyiminin gerçeği bulmuş hâli yanımda duruyor, gözyaşları döküyordu. Tek tesellisi benim kelimelerimdi, ne yapacağımı bilemiyordum. Erkek arkadaşının onu terk ettiğini dile getirmişti. Elini sıkmış, iyi olacağını söylemiştim. Beni aldatmış olduğu, hamile kaldığı erkek tarafından terk edilmiş olduğu için bana gelmiş, ben de teselli etmiştim. Zamanında o psikoloğun duygusal ve sosyal zekam için söylemiş olduklarını ciddiye almalıydım.
Saatlerce hiçbir şey demeden onun yanında kalmış, gözyaşlarını silmiş, bebeğin ve onun iyi olacağını söylemiştim. Aptaldım. Ona iyi olacağını dile getirirken kendimi o çukurun en derinine sokuyor olduğumu fark etmeliydim.
Nicole'ü babasının evinin önünde bırakırken kolları boynuma dolanmış, sıcak bir sarılma vermişti. Kollarım iki yanımda, onun karşısında duruyor ve hareket etmiyordum. "Bunu seviyorum." demişti Nicole, yüzünde bir gülümseme vardı. "Ne olursa olsun bana gelmeni ve hayır diyememeni seviyorum." diye devam ettiğinde ondan birkaç adım uzaklaştırmıştım kendimi. Bir şeylerin o an aklıma dank etmesi gerekiyordu ama aptaldım, dünya üzerindeki en aptal insandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
he's in love' taekook
Fanfictionkim taehyung caz barına her akşam uğramaya başlayan jeon jungkook'a bir gecede aşık olmadı.