Bu kurguda gerçekleşen olaylar, kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürününden oluşup gerçeklik barındırmamaktadır.
İnsan hayatı ne garipti değil mi? Her gün birini ardımızda bırakıyorduk. En çok senin yanındayım diyen insanlar giderdi hep sahi neden?Bazı karakterler sırf sevilmek için değişir, karşısındaki için bambaşka birisi olurdu. Biz insalar hiçbir zaman kendimiz olmayı bilmiyorduk. Hepimiz her gün yeni bir şey öğreniyorduk ama kendimiz olamıyorduk.
Belki de bu hayatta bazı şeyleri bunun için kaybediyorduk. Ardımızda bıraktığımız insanlar bir gün dönüp demeyecek miydi? Sormayacaklar mıydı?..
Hastane çok korkunç bir yerdi buradaki kabusların her biri geçmişimiz kadar korkunçtu.
"Deniz'im güzelim benim, kapanma artık içine aşağıya gel bir lokma bir şey ye." Nil sabahtan beri ısrar ediyordu ama yataktan çıkamaya dermanım yoktu. Günlerdir yemeğe bile inmiyordum.
"Nil gerçekten içimden gelmiyor uyumak istiyorum." dediğimde elini beline koymuş ve biraz eğilmişti bu kızın hali ve tavrı gerçekten insan motivasyon etmeye yetiyordu.
"Günlerdir uyuyorum diye burada duruyorsun, ama yemekte yemen gerek güzelim hadi aşağıya inelim." dediğinden bıkkınlıkla nefes verdim..
"Nil, canım gerçekten istemiyor. İlaçlar açlık hissi oluşturmuyor zaten." dediğimde üzerimdeki yorganı bir çırpıda üzerimden çekip aldı. Burada uyumak da yasaktı.
"Of Nil Of!" diye isyan ettiğimde beni çoktan oturur pozisyona getirmişti. Aşağıya inmek istemiyordum neden anlamıyordu. Zaten adım atmaya korkar hale gelmiştim, odadan çıkmamı nasıl beklerlerdi...
"Deniz, bazı şeyleri aşmalıyız. Evet bende korkuyorum, gece başımı yastığa koyarken buradan sağ çıkamayacağımızı düşünüyorum. Korkuyu Deniz eski hayatıma mutsuz ama ışıltılı hayatıma dönmek istiyorum. Yapacakları şey korkunç bunu biliyorum..." eliyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı. Bunları hak etmiyorduk.
"Evimi özlüyorum bende... Ama buradan tek başıma çıkmam bu saatten sonra, olmaz yani siz olmadan çıkmam buradan. Hadi güzelim inelim aşağıya iki lokma bir şey ye." dediğinde onu başımla onayladım ve yataktan kalktım.
"Sende neşelen bu tipini beğenmedim." dedim kaşlarımı çatarak Nil'in kahkaha sesi peşimden banyoya gelmişti.
Aynada yüzüme baktığımda bu kişinin ben olduğumu anlamak için DNA testi gerekliydi. Yüzümü yıkasam bile gözlerimin altı torba torba olmuş ve morarmıştı. Hızla banyoya girdim ve kendime gelmek adına bir duş aldım, tepemden akan suya artık gözyaşı karışmaya başlamıştı. Korkmuyorum diye kendimi avutsam dahi çok korkuyordum.
Umutsuz bir dünyada yaşamaya alışmıştım, bu kadar kötülüğe dayanamıyordum insanların bu kadar acımasız olması akıl almıyordu.
Büyük bir eylem olacaktı, farkındaydık artık ve tüm Türkiye bundan etkilenecekti. Seksen bir il odaklı bir eylemdi ve bu eylemin hastanenin daha çok güçlenmesine büyük mertebelerin saygı duymasına ve her reklam için daha çok paraydı. Kısacası boş bir eylemdi ve inanlar bunun için ölecekti...
Para bu dünyada artık insanlığı bile satın alır hale gelmişti, kimse eski zaman yokluğu çekmedi bu zamanda çünkü herkesin parası vardı. Menfaat için yapılıyordu bunlar değil mi? Gerçekten çok yazık...
Saçımın nemini alıp çıktım, üzerime siyah bir eşofman takımı giyindim ve Nil ile birlikte sessizce aşağıya indik. Herkes yemeğe başlamıştı bizimkiler hariç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTANE
Teen FictionDeliler mi suçluydu, delirten mi? Delilerin olmadığı bir deliler hastanesi düşünebilir misiniz? Peki ya insanların delirtildiği bir hastane... Suçlu ile suçsuz olanın kim olduğu belli olmayan bir yer... Bir ölünün nefesinin koktuğu dört duva...