Hello aşkımlar!
Kitabımız yavaş yavaş olay bütününde şekillenmeye başladı. Şuan kitabın sezon finaline kadar gelişecek olaylar ve bölümler bile belli. Kelimeleri en yüksek 3000-3700 kelime arasında tutuyorum ama daha sık bölüm atmak adına 1900-2400 kelime arası yazıyorum. Her paragrafta yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın!
Okuduğunuz tarih ve saati yazmayı unutmayın!!!
Keyifli okumalar!
Çağan Şengül: Canım Yanıyor
Çağan Şengül: Çok Yazık2 gün sonra...
Hayattan vazgeçtiğimiz anlar da olurdu, birini kaybettiğinde hayatta olmak istemediğin anlar da...Bazen içine çektiğin bir nefes seni en yüksek uçurumlardan sürüklerdi. O uçurumdan düştüğün an da dünyanız başınıza yıkılırdı.
İki gün olmuştu, iki gündür odamdan dışarıya çıkmıyordum hiç bir şey hatırlamıyordum babamla görüştükten sonra sinir krizi geçirmiş olduğum söyleniyordu ondan sonra olan şeyler olduğuna emindim ama hatırlamıyordum.
Serumlar ile uyutuluyordum sadece. Ve ben sebebini bilmiyordum, ayakta durmaya konuşmaya dahi mecalim yoktu. Beni bu kadar güçsüz yapan kriz miydi? Yoksa bu ilaçlar mıydı? Duş alsam iyi olacaktı, kendime gelmeye toparlanmaya ihtiyacım vardı.Yataktan bir ruh gibi kalktım ve banyoya girdim. Duş başlığının altına girdim daha sonra suyu kapatıp şampuanımla saçımı köpürtmüştüm. Daha sonra kayısılı jeli vücuduma yaydım. Banyodaki işlerimi bitirip çıktım.
Dolabımı açtığımda bir hediye kutusu vardı. Kaşlarımı çatarak kutuyu elime aldım ve açtım. İçinde dedemin kutusundan çıkan resimler vardı ve hepsi de çerçeve haline getirilmişti. Aynı şekilde resimlerin kopyası ile oluşan mini bir albüm, çok ince bir düşünceydi bunu kim yapmıştı?
Dolaptan koyu mor uzun kollu kazağımı giyindim ve altıma da siyah bir tayt giyinip beyaz yünlü hırkamı üzerime geçirdim. Soluk yüzümü parlatmak için hafif bir makyaj yapıp odadan çıktım. Herkes yemekhanede olmalıydı.
Merdivenlerden inerken başımın dönmesi ile kenarlardaki demire tutundum. İlaçlarımı almamıştım. Odama geri dönüp garip ve ne işe yaradığını bilmediğim ilaçları peş peşe yuttum. Odamdan tekrar çıktığımda kapıda Baran'la karşılaştım..
"Uyandın mı kız!?" demişti hevesle ona sıkıca sarılmış ve merdivenlere birlikte yönelmiştik.
"Yok Baran gördüğün gibi hâla uyuyorum!" dediğimde ikimiz de kahkahalar ile gülerek yemekhaneye girmiştik. Nil masanın başında durmuş dikkatle bir şey anlatıyordu.
"Aslında bu ojenin numarasını daha düşük istemiştim ama çok daha düşük geldi! O an çok sinirlenmiştim baksanıza tırnaklarıma bu renk pamuk şekere benzemiyor!" demişti Sertan, Ilgaz ve Samir Nil'i dikkatle dinliyorlardı. Bu kız tam bir renk tutkunuydu sanırım.
Sertan sadece başını sallıyordu. Hiç bir şey anlamadığını kalıbımı basardım.
"Bakın şimdi şöyle ben makyaj malz-" Nil bizi fark etmiş olacak ki cümlesini yarıda kesmişti. Ona doğru gülümsedim ve masaya oturdum. Sertan eliyle saçımı karıştırınca ona öfkeli bir bakış attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTANE
Teen FictionDeliler mi suçluydu, delirten mi? Delilerin olmadığı bir deliler hastanesi düşünebilir misiniz? Peki ya insanların delirtildiği bir hastane... Suçlu ile suçsuz olanın kim olduğu belli olmayan bir yer... Bir ölünün nefesinin koktuğu dört duva...