2

40.5K 2.3K 129
                                    

Yemek yiyip, salona geçtiğimizde kendimi daha rahat hissediyordum. Yemek boyunca çocuklara sorular sormuş, benimle konuşmaları için tatlı tatlı onları zorlamıştım. Okula gitmiyorlardı. Arslan bey bir sene daha evde durmalarına karar vermişti. Seneye anaokuluna başlayacaklardı. Yine de sorduğum sorulara verdikleri cevaplardan, şimdiden farkındalıkları yüksek çocuklar olduklarını anlamıştım. 

Koltukta yan yana oturmuş, amcalarıyla sohbet eden çocukları izlemeye devam ettim. Bütün gece gözlerimi onlardan alamamıştım. Bu zamana kadar baktığım çocukların annesi ve babası birlikte, mutlu çiftlerdi. Belki de Melek ve Alp'in annesiz olması onlara daha yakın hissetmeme sebep olmuştu. Bunun ne kadar zor ve berbat bir şey olduğunu çok iyi bilirdim. Arslan bey sonunda konuşmamız gerektiğini düşünmüş olmalı ki, öksürerek çocuklarının dikkatini çekti. "Çocuklar, Açelya ablanız sizinle bir şey konuşmak istiyormuş." dediğinde ikisinin de meraklı bakışlarla bana baktığını gördüm. Zaten ara ara bana bakıyor, benle göz göze geldiklerinde kafalarını çeviriyorlardı.

"Babanızla biraz sohbet ettik ve duyduğuma göre sabah onsuzken sıkılıyormuşsunuz. Babanızda bunun için; sizinle eğlenecek, vakit geçirecek birini arıyormuş." dediğimde Alp hemen suratını ekşiterek konuştu. "Bakıcı gibi mi ?" Bu kelimeden hiç hoşlanmadığını anlamıştım. "Bakıcı demesekte olur." İlgisini çekmiş gibiydi. "Daha çok oyun arkadaşı diyebiliriz. Ben de bu mesleği yapıyorum. Onun için sizinle ilgilenebileceğimi söyledim."

"Sen mi ?" dediğinde Melek'te şaşırmıştı. "Evet. Çocuklarla ilgilenip, onlarla oyun oynuyorum." Birbirlerine baktıklarında kararsız gibiydiler. Yerimden kalkarak onlara yaklaştım. Oturdukları koltuğa doğru eğildiğimde bakışları tekrardan bana dönmüştü. "Sizinle bir anlaşma yapalım mı ?"

"Nasıl bir anlaşma Açelya abla." diyen Melek'in sesinden merak ettiği belliydi. "Bir hafta boyunca sizle vakit geçirelim. Bir haftanın sonunda beni istemezseniz hiç bu işe başlamayacağım. Karar babanıza değil, size ait olacak yani." dediğimde bunu beklemiyor gibiydiler. Hatta Arslan beyde beklemiyor olmalı ki gözlerinde bir saniyelikte olsun şaşkınlığın geçtiğini görmüştüm. Melek ve Alp birbirine baktıklarında, onların anlaşma şekillerinin bu olduğunu anlamıştım. "Bence deneyebiliriz." diye fısıldayarak konuşan Melek'le bakışlarım Alp'e dönmüştü. Alp, daha çekingendi ve ben nedense bunun altında bir şey olduğunu düşünüyordum. Önceki bakıcıları onlara bir şey mi yapmıştı acaba ? Yoksa gerçekten 5 yaş sendromundan dolayı şımarıklık mı yapıyorlardı, bilmiyordum. Yine de bu birkaç saatte şımarık çocuklar olmadıklarını anlamıştım.

"Deneyelim." diye fısıldayan Alp'le istem dışı kocaman gülümsedim. "Bana şans verdiğiniz için teşekkür ederim." dediğimde Alp'in yanakları kızarmıştı. Şu an onu yememek için zor duruyordum ! Melek'te benim gibi güldüğünde bakışlarımı Nazlı'ya çevirdim. Bana duygulanmış, mutluluğu belli olan gözlerle bakıyordu. Onun hep destekçim olduğunu bilmek mükemmeldi. Serkan "Açelya ablanızın etkisine kapılıp amcanızı unutursanız, küserim." dediğinde kahkaha attım. "Karının önceliği benim diye kıskanıyorsun değil mi ? Diğer kalelerini de elinden alayım gör." dediğimde de o kahkaha atmıştı. Nerde olduğumu unutup, Serkan'la dalaşa girdiğimde utanmıştım. Patronumun yanında şımarmamam gerekiyordu. Çekinerek bakışlarımı Arslan beye çevirdiğimde anlamadığım bakışlarla bana baktığını gördüm.

"Anlaştığınıza göre yarın sabaha işe başlayabilir misin ?" diye sorduğunda kabul ettim. Evi eşyalı kiraladığımdan, eşya taşıma derdim yoktu. Bana ait olanları da kolayca taşıyabilirdim. Yarın yeni hayatımın ilk günü diye içimden geçirdiğimde heyecanlandığımı hissettim. Umarım her şey güzel ilerlerdi.

***

Dün gece geç olmadan eve geldiğimizde Nazlı ve Serkan'ın yardımıyla bana ait olan eşyaları valize yerleştirip, hazırlamıştık. Nazlı ile yetimhanede 3 yaşındayken tanışmıştık. Yetimhanedeki diğer çocuklar onu yere düşürüp, ağlatmışlardı. Ben de onu ağlattıklarını gördüğümde küçücük boyumla çocuklara kafa tutmuştum. O günden beri de hiç ayrılmamıştık. Beraber oyunlar oynayıp, okullara gitmiştik. Biraz büyüdüğümüzde ileride birlikte eve çıkabilmek için part time işlere girip çalışmaya başlamıştık. Reşit olduğumuzda, ikimize yetecek bir eve çıkmıştık. Sınava delice çalışmış, istediğimiz bölümleri kazanmıştık. Tabii ki aynı şehirdeydik. Biz, birbirimizin ailesiydik. Her şeyiydik ve ben o 3 yaşındaki halimle onu koruduğum için hiç pişman değildim. Serkan avukattı ve Nazlı'da hukuk okumuştu. Stajını Serkan'ın ofisinde yaptığında ilk görüşte aşık olmuşlardı. Yalan yok, ilk öğrendiğimde Serkan'dan nefret etmiştim. Tek ailemi başkasıyla paylaşma fikri korkunç gelmişti. Yine de Nazlı'nın Serkan gibi biriyle olması beni çok mutlu ediyordu. Seviyordu, seviliyordu ve huzurluydu. Bunlar benim de mutlu olmam için yeterliydi. Üstelik, ne kadar atışıyor olsakta Serkan benim olmayan abim gibiydi.

AçelyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin