"Masa hazır, mangalı bekliyoruz!" diye bağıran Melek'le kocaman gülümsedim. Amcasıyla fazla takılmış olmalı ki babasıyla uğraşmak bu aralar çok hoşuna gidiyordu. "Hemen geliyor prenses!" diyen Arslan'la gülümsemem daha da büyüdü. Çok tatlılardı. Göğsümde uzanan Alp'in saçlarını okşamaya devam ettim. "İyisin değil mi Açelya abla ?" dediğinde yanağından öptüm. "Bebeğim günler geçti. Gerçekten iyiyim, merak etmeyin."
Gerçekten hastanedeki ertesi günümde kendimi çok daha iyi hissediyordum. Arslan dediği gibi hiç uyumamıştı, başımda beklemişti. Üstelik ellerimi tutarak... Birkaç gün utandığımdan dolayı ondan kaçsam da o pek izin vermemişti. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak daha iyiydi.
"Ben de ben de!" diyerek diğer tarafıma gelen Melek'le hemen kollarımı açtım. Hızlıca ikizi gibi başını göğsüme koyduğunda saçlarını öptüm. "Sizi çok seviyorum."
"Biz de seni!" diye aynı anda bağırdıklarında kahkaha attım. "Bensiz sevgi gösterisi ha? Kıskanıyorum ama." diyen Arslan'la kahkaham gülümsemeye dönüştü. "Seni de çok seviyoruz baba!" diye bağıran Melek'le bize yine ve yine anlamlandıramadığım bakışlarla baktı. "Ben de çok seviyorum." dedikten sonra gözünü bana sabitledi "Hepinizi." Ah, kesinlikle yanaklarım kıpkırmızı oluyordu!
Meryem teyze hala gelmemişti. Nazlılar da akşam bize katılabileceklerini söylemişti. Melek'le erkenden kalkıp pasta yapmıştık. Onunla mutfakta vakit geçirmeye bayılıyordum. Arslan'da mangal fikrini ortaya attığında hepimiz heveslenmiştik. Gerçekten mangal konusunda başarılı bir adamdı. Her konu da öyle Açelya.
"Buyurun bakalım." dedikten sonra tabaklara etleri dağıtmaya başladığında hemen çocukların tabaklarındakileri kesmeye başladım. İkisi de usluca bizi izlerken yine dışarıdan şey gibi göründüğümüzü biliyorum. Aile.
Yemek yemeye başladıktan sonra keyifle sohbet ederken ikizlerin tatlılığına gülüyordum. "Amcamlar ne zaman gelecek, pasta istiyorum ben!" diyen Alp'in yanağını okşadım. "Birazdan gelirler bebeğim. Birazcık sabretmen gerek."
"Tamam Açelya abla." dediğinde bu uyumlu hallerine ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha düşündüm. Ne dersem diyeyim itiraz etmiyorlardı. Çok uysal çocuklardı. "Aferin benim bebeğime." deyip yanağını öptüğümde diğer tarafımdaki Melek hemen yanağını uzattı. Kahkaha atarak onu da öptüğümde bizi gülümseyerek izleyen Arslan'a gözüm kaydı. "Bana yok mu?" Şoka girmiş bir şekilde ona bakarken Melek hemen konuşmaya başladı. "Babam kıskandı! Onu da öp Açelya abla!" Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilmiyordum. Utanmıştım! "Hayır Açelya abla öpme! Sadece bizi öp!" diyen Alp'le Arslan'da şaşırmıştı. "Sen Açelya ablanı benden mi kıskanıyorsun ?"
"Evet!" dedikten sonra hızlıca bana sarılan Alp'le kahkaha attım. "Bana bak yakışıklı, Açelya ablanız sadece sizin değil!" Resmen küçücük çocukla inatlaşıyordu. Benim için... Yüzüm kızarırken gülümsememe hakim olamıyordum. Yine odağın şaşıyor Açelya. İçimde filizlenen duygulara engel olamıyordum. Ne olursa olsun bu mutluluğumuzun bozulmaması için dua ettim.
"Arslan. İnatlaşmasana çocukla!" dediğimde "Bana ne." dedi. Şu an Alp'ten hiçbir farkı yoktu. İkisi de birbirine inatçı bakışlar atarken yine kahkaha attım. Bir şeylerin tabii ki farkındaydım, salak değildim. Sadece bilmezliğe vurmak şu an için daha iyiydi. Yine de çok mutluydum, huzurluydum.
***
"Ellerinize sağlık güzellerim!" diyen Nazlı'yla, kucağımdaki Melek ile aynı anda "Afiyet olsun!" dedik. Çok geçmeden Nazlılar gelmiş, çay faslına geçmiştik. Alp babasının kucağındaydı. Amcaları gelince inatlaştıklarını unutup hiçbir şey olmamış gibi davranmaya başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açelya
ChickLitBakıcılığını yapacağım ikizlerin ve babalarının, hayatımı bu denli değiştirebileceğini asla düşünmemiştim. ARA VERİLDİ.