Su içmek için mutfağa gittiğimde, adım sesleri duymuştum. Arslan bey çocuklarıyla konuşmasını bitirmiş olmalıydı. "Sanırım diğerlerinin başaramadığını başaracaksın." diyen Arslan beyle geldiğini anlamış olmama rağmen sıçramıştım. "Gerçekten mi ?" dediğimde emin değildim. Melek daha ılımlıydı ama yine de korktuğu belliydi. Alp ise zaten çekiniyordu benden. Elimde değildi ama beni kabul etmemelerinden korkuyordum. "Çocuklarımı tanıyorsam, seni sevdiler. Bugün bir sorun olmadı değil mi ?"
"Umarım dediğiniz gibi olur çünkü çocuklarınız gerçekten harika. Onlarla vakit geçirmek çok güzeldi, hiçbir sorun yok." Dedikleri biraz umutlanmamı sağlamıştı. Yine de her ihtimale karşı kendimi hazırlamalıydım. "Merak etme. Seni çoktan kabul ettiler." Bakışları, yine beni durup onu izlemeye zorluyordu. Yine saçmalıklar, yine Açelya. Düşüncelerimden uzaklaşmaya çalıştım. "Beni rahatlattığınız için teşekkür ederim. İyi geceler Arslan bey."
"İyi geceler Açelya." diye fısıldadığında sesi yine karnımda ağrılara sebep olmuştu. Lanet ağrılar!
***
"Yani günlerdir onlara bir şey sormadın öyle mi ?" diyen Nazlıyla bıktığımı belli edecek şekilde ofladım. "Evet Nazlı. Çocuklara hiçbir şey sormadım. Kendilerini baskı altında hissetmemeleri lazım."
"Nasıllardı peki bir haftadır ? Kötü gitmediğine eminim ama sen neler düşünüyorsun merak ediyorum." dediğinde düşündüm. Yarın büyük gündü. Bir hafta doluyordu ve kesinlikle çok gergindim. "Melek zaten başta da çok sert, çekingen değildi. Daha çok ikizine göre ilk adım atan o oluyordu. Benimle konuşurken tatlı tatlı kendini açıkladı. Bir şeyler yapmak için heyecanını belli etti, suratında hep neşeli bir ifade vardı. Üstelik her gün babası geldiğinde ona gün içinde yaptıklarımızı anlatırken sesi de iyi çıkıyordu." Gerçekten her gün babasına, ilk gün olduğu gibi her şeyi anlatmıştı. Arslan bey ise onu her zaman ki gibi büyük bir ciddiyetle dinlemişti. Çocuklarını çok sevdiğini gün geçtikçe daha iyi anlıyordum. Nazlı konuştuğunda dikkatim dağıldı. "Alp ?"
"Nazlı, o çok çekingen. Bir şeyler yapmak istiyor, görebiliyorum ama adım atmıyor. Bir şey sorduğumda içinde sürekli detaylıca düşünüyor. Önceki bakıcıların bir şey yapmadığına gerçekten emin misiniz ?" Dediklerimde ciddiydim. Beni istemiyor gibi davranmıyordu ama kendini sürekli çelişkiye sokması beni üzüyordu. Bunları yapması için yaşı çok küçüktü. O yaşta, böyle derin düşüncelerde olmanın çok boktan olduğunu çok iyi biliyordum.
"Sence oğluna bir şey yapıldığını bilse Arslan onu pişman etmeden peşini bırakır mı ? Belki de oldu, biz bilmiyoruz. Yine de bu ihtimal çok can sıkıcı." Haklıydı. Çocuklarına bir şey yapılsa büyük ihtimalle Arslan bey, dünyayı yıkardı. "Her neyse çocukları çok boş bıraktım. Akşam sizi bekliyorum. Öptüm." dediğimde telefonu kapattım. Aşağı inmeden Arslan beyin numarasına tıklayıp mesaj attım.
Merhaba Arslan bey. Kusura bakmayın, rahatsız ediyorum. Yarın bir haftamız doluyor. Çocukların karar vermesi gerekiyor, onlarla bu gece siz konuşur musunuz ? Ben sorduğumda kendilerini baskıda hissedebilirler.
Ona ilk defa mesaj atıyordum. Birkaç gündür onunla ara ara sohbet etmiştik. Yine de o sır küpü gibiydi. Duygularını gizlemekte ustaydı, sürekli -çocukları etrafında olmadığı sürece- tepkisizdi. Fazla donuktu. Yine de kötü bir patron değildi. Üstelik mükemmel bir babaydı. Çok geçmeden mesajıma cevap verdi.
Arslan Bey: Beni rahatsız etmedin Açelya. Konuşurum.
Kısa ve öz. Yeterliydi. Rahatsız etmediğimi de söylemesi, içten içe yükümü hafifletmişti. Arslan beyden fazlasıyla çekiniyordum. Ki bu benim yapıma tersti. İnsanlara karşı saygımı asla bozmazdım ama çekinmezdim de. Bu sefer farklıydı ve ben bunu düşünmek istemiyordum. Kendimi çok salakça bir ruh halinde hissediyordum. Bu düşünceleri yok sayıp odadan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açelya
ChickLitBakıcılığını yapacağım ikizlerin ve babalarının, hayatımı bu denli değiştirebileceğini asla düşünmemiştim. ARA VERİLDİ.