"Arslan..." derken nefesimin kesilmiş gibiydi. "Hiçbir şey demeni istemiyorum." dedikten sonra gözlerimin içine bakmaya devam etti. Benimle aynı renkte olan yeşil gözlerine baktıkça içine çekildiğimi hissediyordum. "Seni korkutmak istemiyorum Açelya. Bu yüzden sen nasıl istersen öyle olacak. Evlenmiş olsak bile seninle her şeyi hızlıca yaşamak istemiyorum. Sen, her şeyin en güzelini hak ediyorsun."
"Arslan ben seni hak edecek ne yaptım? Sen...Harika bir adamsın." dediğimde gözlerinin içinin parladığını görmüştüm. "Sadece sana layık olmaya çalışıyorum." dedikten sonra tekrardan alnıma bir öpücük kondurdu.
"İçine dert edip kendini eksik hissettiğin bu konuyu da şu anlık seni sıkmamak için uzatmıyorum ama şunu bil, sen asla eksik değilsin. İstersen bir sürü uzmanla görüşüp, konuşuruz. Bir yolunu buluruz. Benim için önemli olduğundan değil, sırf senin için." Gözyaşlarım durmuştu ama Arslan böyle konuşmaya devam ederse tekrardan ağlayacaktım. Gerçekten, mükemmel bir adamdı ve beni seviyordu. Hala inanamıyordum.
Hissettiğim duygu yoğunluğuyla sadece "Teşekkür ederim." diye fısıldayabildim. Ayağa kalkıp elini uzattığında hiç düşünmeden tuttum. "Hadi gel karıcığım, misafirlerimizi unuttuk." Hafifçe kıkırdadığımda duygudan duyguya geçiş hızımı tebrik ettim. Yine de beni böylesine huzurlu ve mutlu hissettirdiği için elini tuttuğum adam minnettardım.
Bahçeye çıktığımızda "Açelyam, iyi misin?" dedikten sonra aniden üstüme atlayan Nazlı'yla onu ne kadar korkuttuğumu fark edebildim. "İyiyim güzelim." deyip sarılmasına karşılık verdim. "Sana diyecek çok şeyim var ama kocanın yanındayız, dua et." diye kulağıma fısıldayıp çekildi. Şimdilik ucuz kurtulmuştum. Serkan'da kolay kolay görmediğim tedirgin bakışları gördüm. Ona içten olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsediğimde biraz daha rahatlamış gibiydi.
Duygusal havanın dağılması gerekiyordu. Koltuğa kendimi bırakırken "İkizlerimi özledim." deyip dudağımı büktüğümde yanımda oturan Arslan hafifçe tebessüm etti. "Ben de özledim. Aramak ister misin?" dediğinde hızlıca kafamı onaylar biçimde salladım. Serkan'ın bu hallerime kahkaha attığını duysam da umursamadım.
Heyecanla Arslan'ın hoparlöre verdiği telefona bakarken duyduğum sesle gözlerim dolmuştu bile. "Babacığım!"
"Meleğim, ne yapıyorsunuz?"
"Dedemle birlikte oyun oynuyoruz baba. Siz ne yapıyorsunuz, Açelya abla nerede?" diyen Melek'le hemen konuştum.
"Buradayım bebeğim. Sizi çok özledim. Alp nerede?" dedikten kısa bir süre sonra onun sesini duydum. "Biz de sizi çok özledik." Arslan'a baktığımda zaten bakışlarının ben de olduğunu fark ettim. Utangaçlığım tekrardan gün yüzüne çıktığında yanaklarım yanmaya başlamıştı bile. "Dedenizi üzmüyorsunuz dimi babacım?"
"Dede biz seni üzüyor muyuz?" diye bağıran Melek'le kısık sesli bir kıkırdama çıkardım. "Üzmüyormuşuz babacığım."
"Aferin benim çocuklarıma. Yarın erkenden sizi almaya gelirim. Açelya ablanız sizsiz çok sıkılıyor, üzgünmüş." dediğinde Alp'in endişeli sesini duydum.
"Niye üzgünsün Açelya abla? Biz yokuz diye mi? Hemen gelelim o zaman!" Benim üzgün olduğumu düşündüğünden bu kadar endişelenmesi karşısında gözlerim yine dolmuştu. "Hayır, hayır bebeğim! İyiyim ben sadece sizi özledim. Dedenizle güzelce vakit geçirin yarından sonra artık hep benimlesiniz."
"Hep bizimlesin değil mi artık?" diye tedirgince konuştuğunda, onun aksine kendimden çok emin çıkan sesimle konuştum. Bu sırada gözlerim, Arslan'ın gözlerine tutunmuştu. "Hep sizinleyim.
Günlerdir yaşadıklarımı, hissettiklerimi düşündükçe daha da karmaşıklaşıyordum. Yine de ne olursa olsun sahip olduğum kişiler için şükür ettim. Onlar olduğu sürece her şeyi halledebilirdim. Benim de yıllar sonra bulduğum huzuru ve mutluluğu bırakmaya hiç niyetim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açelya
ChickLitBakıcılığını yapacağım ikizlerin ve babalarının, hayatımı bu denli değiştirebileceğini asla düşünmemiştim. ARA VERİLDİ.