14

37.7K 2.1K 139
                                    

"Sorun yok biz gayet iyiyiz. Birkaç gün sensiz idare edebiliriz. Hem beceriksiz mi demek istiyorsun sen bana?" Peş peşe konuşup telefondaki Meryem teyzeyi bezdirmeye çalışıyordum. Nefes verdiğini duyduğumda doğru yolda olduğumu biliyordum. Ben ve çenem... karşı koyulması biraz zordu. "Tamam tamam. Ben sana hiç beceriksiz der miyim kuzum ? Eminim benden kat kat daha iyi idare edersin. Sadece aklım sizde kalıyor."

"Ya sen memleketinin tadını çıkarsana. Zaten bir haftaya buradasın."

"Tamam deli kız. Öptüm hepinizi."

"Görüşürüz Meryem teyzeciğim. Biz de öptük!" deyip telefonu kapattım. Meryem teyze dün memleketine gitmişti. Ben de en az bir hafta kalması için onu zorlamıştım çünkü hiç doğru düzgün dinlenmiyordu. 

Bugün ara ara beni yoklayan öksürük krizinin tekrar geldiğini hissettiğimde şifayı kaptığımı anladım. Büyük ihtimalle dün çocuklarla saatlerce dışarıda oynayıp, gecede bahçede soğuk havada durduğumdan hasta oluyordum. Aslında ben kaşınmıştım.

Didem denilen kadınla yaşanan olaylar, Serkanların dava açması, o gece Arslan'la sarmaş dolaş bir haldeyken basılmamızın üzerinden neredeyse 2 hafta geçmişti. Bu haftalarda ikizlerimle sürekli beraberdik ve aramız çok daha iyiydi. Özellikle Alp'in bana karşı çekimserliğinin gittiğini fark etmek beni dünyanın en mutlu kadını falan yapıyordu.

Halsiz bir şekilde kendimi koltuğa bıraktığımda bütün vücudumdaki titremeleri, ağrıları hissetsem de yok saymaya çalıştım. Gece ilaç içip, duş aldığımda kendime gelirdim. Çizgi filmlerine odaklanmış ikizlerime baktığımda içim yine huzurla dolmuştu. El ele, Melek'in başı Alp'in omzunda televizyona odaklanmışlardı.

Arslan'ın gelmesine 2-3 saat vardı. Öğlen sıkıldığımız için çocuklarla yemek yaptığımız için şükrettim. Kesinlikle şu an hiçbir şey yapmaya halim yoktu. Kenarda duran battaniyeye üstüme alıp iyice sarındığımda öksürmeye başladım. İlgili dağılan ikizler bana döndü. "Açelya abla, hasta mı oldun ?" diyen Melek'in sesi tedirgin çıkıyordu. Öksürüğümü dizginlemeye çalıştım. "Sanırım hasta oluyorum bebeğim ama önemli değil. Yarına iyi olurum." 

"Senin için yapabileceğimiz bir şey var mı Açelya abla ?" diye soran Alp'le kalkıp ikisine de kocaman sarılmak istesem de yapmadım. Onlara bulaştırmak istemiyordum. "Teşekkür ederim bebeğim. Siz devam edin izlemeye hadi." Kararsız ve tedirgin bir biçimde bana baktıktan bir süre sonra televizyona döndüler.

Ne kadar süre geçmişti bilmiyordum ama gözlerim ağırlaştığında kafam koltuğun arkasına düşmüştü. Bütün kemiklerim sızlıyordu. Sanırım ateşimde çıkmıştı. Gözlerimi açmaya çalışsam da çok zordu. "Açelya Abla." diye bana seslenen Melek'i duysam da cevap veremiyordum.

"Alp, uyanmıyor ama !"

"Sakin olur musun Melek ?"

Kollarımda minik ellerini hissettiğimde gözlerimi açmak için kendimi zorladım. İkisinin, iki yanımda tedirgince bana baktıklarını fark edebildim. "Çocuklar." diye fısıldadığımda "Açelya abla!"

"İyi misin?" dediler. Öksürmem bittiğinde "Telefonumu getirir misiniz ?" diyebildim. Yan taraftaki telefonumu elime veren Alp'le yine gözlerimin kapanacağını hissettim. Zar zor telefonumu açıp Arslan'ı aradığımda "Babanızı arıyorum. Konuşur musun ?" deyip telefonu Alp'e verdim. Sonrası ise tamamen karanlıktı.

***

ARSLAN'DAN

Odamın camından dışarıyı izlerken düşünüyordum. Birkaç haftadır hayatımızda her şey değişmiş gibiydi. Çocuklarım mutluydu, huzurluydu. Ben de öyleydim. Açıkçası Açelya çevremizde olduğu her an iyiydik. Uyurken ayrıldığımız da bile  onu özlüyor, heyecanla sabah olmasını bekliyordum. Artık kahvaltılarına ortak da oluyordum. 

AçelyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin