Samanlık

4.1K 292 11
                                    

"Hızlan."diye fısıldadı Doğukan. Elleriyle kalçalarını aralamış,deliğine Ceyhun'u alırken kendi kazağını ısırmıştı. Avazları duyulmasın diye dişleri arasındaki kazağı daha da sertçe kavramış ve boğuk iniltileriyle birlikte kalçalarına tokat savuran Ceyhun'un sert gitgellerini içinde hissetmeye devam etmişti.

Köşedeki eşek ve inekler gürültüden huzursuzlanırken Ceyhun saman balyalarına yatırdığı oğlanın deliğini daha da zorlayarak ona bir küfür savurmuştu.

"Altımda ballanıyor amına koduğum..."

Doğukan gözlerini aralamıştı. İri yarı oğlanın kara gözlerine bakınmış,kirli sakalını parmak uçlarıyla okşamıştı. Doğukan taze taze damat tıraşı olmuştu zira sinekkaydı bir biçimde akça bir suratla dolanıyordu. Ceyhun oğlanın ağzının içinde dilini gezdirirken elleriyle onu zevke getirmeye devam etti. Ceyhun ,Doğukan'ın etine çarpa çarpa titrek bir küfür savurarak ayak üzeri boşalmıştı. Doğukan ise sıcaklığını doğrudan Ceyhun'un eline doğru akıtmıştı.

Nereye kadar böyle gideceklerini bilmiyorlardı. Kemerleri ve pantolonlarını aceleyle topladıklarında dahi kalp ritimleri henüz normale dönmemişti. Mezarlık,samanlık yahut kuytuda kalan ıssız kömürlüklerde düşüp kalkmaktan evsiz gibi geziniyorlardı.Doğukan bu köye ilk geldiğinde üvey babasının peşine şehirden gelen annesine kızgındı. Lakin kendi babasının evine dönmek üzere diretişleri okulda Ceyhun'u bulunca sona ermişti.

Oyun oynayacak bir arkadaş bulmuştu ancak oyunların içeriği çok farklıydı.

Önceleri mahallede ya da teneffüste kızlarla oynadıkları vakitler "evcilik" ile başlangıç yapılırdı. Kızlar anne olurdu,onlar da kocaları olarak baba. Yaşça küçük çocuk varsa o çocuk olurdu yoksa oyuncaklardan denk gelen bebekleri olurdu. Bir gün kızlar oyun oynamaya dışarı salınmamaya başlamışlardı.Takribince on yaşlarının sonu on iki yaşlarının başı aralağından sonra neredeyse oğlanlarla göz göze bile bakmaz olmuşlardı. Vücütları oturmaya başlayınca oğlanların arasına salınmıyorlar,okulda merhabadan öteye gitmemeye başlıyorlardı.

Futboldan ya da tasolardan sıkılan,misketlerden eli yara olan Ceyhun ise Doğukan'ın evcilik tekliflerine "Kızlar gelmiyor ki sokağa."diyerek olumsuz yanıt vermişti.

"Gerçekte nasıl yapıldığını biliyor musun ?"diye fısıldamıştı Doğukan. Köyde evinde televizyon ve kaset çalar olan nadir evlerden biriydiler ve neticede bolca CD'ye sahiplerdi.Doğukan anne babasının evde olmadığı bir vakit Ceyhun ile birlikte çıplak kadınların olduğu ve her pozisyonun uzun uzun çekildiği bir video açmıştı.

"Kızlara bundan yaparız diye anneleri bizimle oynatmıyor artık."demişti Doğukan çok bilmiş bir tavırla.

Ellerinde tasolar,pet şişeden futbol topları yahut futbolcu kartları olması gereken yaşlardan itibaren izlediklerini birbirleriyle yapmaya başlamışlardı. Çok ama çok ufak yaşlardan itibaren öpüşmeyi,elle uyarılmayı ya da başka şeyleri deniyorlardı. Ancak birleşmeyi on altıya gelene kadar fazla günah ve ayıp bulup kaçınmışlardı. Sonuç olarak hepsi gibi onu da birbirleriyle gerçekleştirmişlerdi. Yaşları ilerledikçe kızlarla da denemeye çalışmışlardı.Ceyhun pek çok defa samanlığa başka başka kızları almıştı ama aynı hissi alamıyordu. Doğukan'a yaptığı kadar sert şeyler yapamadıkça sıkılıyor ya da çabuk doyuyordu.

Nihayetinde Doğukan iki tarafa da meyleden biri olarak tercihini kadınlardan yana kullanarak başlattığı oyunu bu sene bozmaya karar vermişti. Anlık öfkeyle oturup kavgalarından birinde geri dönülemez bir hata zincirine neden olmuştu. Üvey babasının akraba kızlarından biriyle konuşmaya başlamış,kıza da bolca umut vermişti. Aslında kıza her zaman meylediyordu. Kız köyün standartlarının çok üzerindeydi.

Gözü açılmamış bir içim suydu. Esmer teni,kapkara gece siyahı upuzun saçları vardı. Yabancı şarkıcılara benziyordu kız. Şayet şehirde doğmuş olsaydı onu büyük şehrin yapımcıları bile rahat bırakmazdı,durmaksızın aşındırırlardı kapısını. Doğukan böylesine güzel bir kızdan etkilenmeden edemiyordu ancak Ceyhun'a olan bağlılığını da bir türlü aşamıyordu.Neticede yüzükleri parmağa taktıktan sonra Ceyhun ile ilişkisi sadece evcilik oyunlarında gördüklerini uygulayan oğlanların fantazi evrenine geri dönmüştü.Ceyhun'un ona pek saygısı kalmamıştı zira ayrılıklarının ilk zamanı bile dolmadan gidip Gamze denilen kıza yüzüğü takması Ceyhun'un onu köy meydanında dövmesine neden olmuştu. Eller sadece iki dostun bozulan arasını konuşsa da görünenden çok daha farklıydı her şey.

Samanlığın aralığından bakıp üzerini düzeltmeye devam eden Ceyhun tersçe Doğukan'a döndü.

"Git aklan paklan iyice."diye mırıldandı. "Karının koynuna da samanla girme."

Doğukan'ın suratı iki karış düşmüş,omuzları ise dikleşmişti. "Evli değilim daha nişanlıyım. İstersem kıymam nikah. İstemiyorum evlenmeni de. Evlenmem."

"Çocuk oyuncağı mı lan bu it?"diye tısladı Ceyhun. "Banane,önüme yatarsın siker geçerim.Ya da evlenirsin gidersin karınla yaşarsın,pederden korkuna yüzüğü duşta bile çıkaramıyorsun,yeme bizi."

"Bu kim ?"dedi Doğukan telaşla. "Kapıdan biri geçti."

"Ne?"

"Samanlığın kapısından biri geçti."diye fısıldadı Doğukan. "Görmüş müdür bir şey?"

Ceyhun paltosunu omuzlarına atmış ve etrafta huzursuzca söylenen keçilere ters bir bakış yollamıştı. Kapı aralığından gözünü süzdüğünde kapı girişinde dalgınca etrafa bakınan masum yüzlü,ufak tefek oğlanı görmüştü.

Ceyhun'un kaşları çatılırken Doğukan "Kim o ?"diye sormuştu. "P-Peder mi ?"

"Çocuk."dedi Ceyhun kapıyı aralarken. "Senin ne işin var bizim köylerde?"

"Selamunaleyküm ağabey."diye yanıtladı Tarık güleç bir suratla. "Ben de sizi soruyordum."

"Ha."dedi Ceyhun inekleri işaret edip. "Biz de sarı kızla ilgileniyorduk,buzağıyı attı atacak. Doğuramadı garip."

"Yapılacak işiniz var mı?"dedi çocuk telaşla. "Saman falan düzenlenecekse,inek falan yemlenecekse yapayım hemen."

"Anlıyorsun ha?"

"Hım hım."dedi oğlan başını sallayarak. "Amcamla yengemin işlerini de ben yapıyorum."

"Eyvallah kalsın."dedi Ceyhun kaş çatarak. "Ee,bu soğukta neden geldin ta buralara?"

"Teşekkür etmeye."dedi Tarık utançtan kızararak. "Dün çok ayaküstü oldu,korktuydum epey. Feleğim şaştı biraz. Dedim teşekkür edeyim,böğürtlen reçeli getirdimdi Doğukan Ağabey ile sana."

"Reçel mi ?"dedi Ceyhun kara gözlerini kısarak oğlanı detaylıca süzdü. "Onca yolu reçel getirmeye geldin ?"

Tarık daha da utançla kızarırken neredeyse kulaklarına dek morarmıştı. "Aslında peynir ve süt de koyacaktım da taşıyamam onca yolu diye şey oldu,yoksa onlardan da..."

"Hayır yok."dedi Ceyhun tebessümle. "Neden yordun kendini diye dedim yahu,ee gel bari bir çay ısmarlayalım da için ısınsın."







Yadlar VilayetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin