Tarık kendini oldukça kötü hissediyordu.
Ceyhun ile arabada yaptıkları onu kötü biri gibi hissettirmişti.
Ceyhun'un sıcak nefesi de dudakları da içini kıpır kıpır etmişti ama yaptıkları utandırıyordu.
O gece Ceyhun telefonu yanıtlasa da şarj bittiği için kapanmıştı.
Yani Ateş denen adamla telefonda küfürleşmesi havada kalmıştı böylece.Tarık kendisinin yüzüne bakmadan evin önüne bırakan Ceyhun'a ağlarcasına bakmıştı.
Ceyhun "Şehirli piçlere telefon veren" Tarık'a sitem dolu bakışlarla cevap bile vermeden yol boyu sessiz kalmıştı zira.
Tarık ansızın gelip giden dengeleri kafasında oturtamıyordu.
Erkek erkeğe ayıp ve günah şeyler izlemiş,denemişlerdi.
Üstelik böyle hissetmesini belki de onun zihninde ve bedenine vuku bulan başka alemlerin yaratıkları buyuruyordu.Tarık yoksa öyle oğlan değildi.
Günah ve çıplak adamları izleyecek biri değildi.Eline inen sopayla birlikte acıdan iki büklüm durakalmıştı.
Amcasının bastonu sol eline o kadar şiddetli halde inmişti ki gözle kaş arası sırtına da bir tane baston indiğini fark edememişti."Ah!"diye gürledi acıyla.
"Solunla bereketi kaçırma!"
Yine sol eliyle ekmek uzatmıştı ve amcası afilli bir sopa geçirerek durmaksızın sol elini kullanan oğlanı uyarmıştı.
Yengesi bugün biraz hastaydı. Sessizce çorbasını içip "cık cık"yapmakla yetişmişti."Tezekler ahır kapısından bahçeye taşmış."dedi amcası yaşlı ve kat kat suratını eğerek.
"Ne aksak aksak dolanıyorsun a Tarık.""Hava soğuk diye hep içerdeler ya..."
"Muhtara rey verecem."dedi yaşlı adam dişsiz ağzıyla ekmeği damaklarında ezmişti.
"Beni hacı edecek."Sızlayan eline aldırmadan amcasının bitmiş çayını doldurmak üzere uzanan Tarık olumsuz anlamda baş salladı.
"Emmi,ya kafilede unuturlarsa seni ya hastalanırsanız?""Sidüğüm de yok ki sana kalır işte mal mülk aç karnın doyar."demişti adam.
Lakin bir hakaret ve aşağılama için değildi.
Gayet olağan bir biçimde olacak olanı söyler gibiydi."Deme öyle."dedi Tarık hüzünle.
"Allah göstermesin, başımızdan eksik etmesin seni...""Yengen eksikti."dedi amcası yaşlı gözlerini kadına dikip.
"Tuturamadı sağlam çocuk. Başlık derdi olmasa tazesini alırdım. Senin anan iyi doğurdu,sen de ölür dediydim ama...""Yok benden sonra oldu da hastalandı öldü diyordu."
"Bereketsiz toprak olunca..."
Amcası sinir harbiyle oğlana bir daha baston geçirmişti zira Tarık yine sağ eli yerine sol eliyle çorba kaşığı kavramıştı.
"Melun...."diye mırıldandı adam.
"Taharetlenen elle yemek tutulmaz!""Kurt inecek dağdan az kaldı."demişti amcası huysuzca.
"Şu uyuz iti bağla sıkıca. Kurtla güreşi müreşir,köpekler pahalandı. Daha ölmesine var. Bu kışı da çıkarsın enik alırız ana altından.""Ama o özgür olmayı seviyor."dedi Tarık dalgınca.
"Onu daracık yerde zincire vurmak içimden gelmiyor emmi,mutsuz oluyor. Yemiyor içmiyor. İlle de dolanıp gelmek istiyor sürüyle.""Kurt indi mi bulduğunu talan eder."dedi amcası esneyerek.
"Kurdun ayazı geliyor,karanlık çöktü müydü göz gözü görmez ,aç karınla bulduğu parçalar kurtlar..."Kapı çalındığında Tarık dizindeki örtüyü kaldırdı ve apar topar ayaklandı.
"Muhtar gelecek muhtar..."dedi amcası esneyerek.
"Rey verecem ona. Haca yollayacak beni."Tarık ise korku doluydu zira açıkçası Ceyhun'un gelmesinden oldukça korkuyordu.
Dün gece yabancılarla konuşmasına o denli sinirlenmişti ki apar topar onu eve bırakmıştı.
Tarık onu yumuşatmak için omzuna dokunup yanağına bir öpücük kondursa da Ceyhun ona bakmamıştı bile.
Sitemli bir şekilde gecenin kör vaktinde arabayla karlı köye doğru sürmüştü.Tarık yutkunup kapıya ilerlediğinde karşısında sinirli bir Ceyhun görmeyi bekliyordu lakin öyle olmamıştı.
Karşısındaki kişi beklemediği biriydi.
Doğukan Ağabey ayağına kadar gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yadlar Vilayeti
RomanceGece yarısı köy kabristanında hayvanlarıyla kaybolan Tarık ana sütü kadar temiz bir oğlandı. Köy kabristanında uygunsuz işler kovalayan iki delikanlı onun gözünü korkutmak ve alaya almak konusunda eğleniyor gibi duruyordu. Üstelik Tarık köyün ağab...