Öğleden sonraya doğru korkunç bir yağmur bastırmıştı. Köyler arası çok uzak değildi,ortada dağlık bir tepede köy kabristanı duruyordu. Köyü ikiye ayırıyordu. Bir taraf daha dağlık,ıssız ve cansızdı. Köyün diğer tarafı ise daha çok insan nüfusu barındıran ve ulaşımı biraz daha düzgün olan kısımdı. Aralarında arabayla onbeş taş patlasın yirmi dakika vardı ancak yayan yürümek saatler alabiliyordu.
Araba silecekleri gıcırdıyor, Ceyhun'un eski Tofaş'ını sarsıyordu. Sulu kar, köyün asfaltsız yollarını balçıklı çamur haline getiriyordu. Arka koltukta yolu izleyen oğlan hayvanlar hakkında endişelense de köpeğin onları çoktan evin yoluna getirdiğine emindi. Akbaş yıllardır saatini şaşırmamıştı. Onun aksine Tarık oldukça saatini şaşırmıştı. Sulu kar camları dövüyor,engebeli arazide balçıklı yollar onları yavaşlatıyordu. Doğukan boş bakan gözleriyle telefonuyla ilgilenmeye devam ederken Tarık çekinceyle soruvermişti.
"Ağabey,saat kaç ?"diye mırıldandı.
"Saat dört."diye yanıtladı Doğukan.
"Şarjın mı bitti,merak etmesin emminle yengen?"diye yanıtladı Ceyhun direksiyonu yana çevirerek.
"Telefonum yok."
"Nasıl yok?"
Tarık olağan bir şekilde omuzlarını silkmiş ve "Yok."diye yanıtlamıştı.
"Sıkıntıdan nasıl patlamıyorsun?"diye mırıldanmıştı Doğukan irileşen gözleriyle. "Delirir lan insan."
"Yoo,inekleri sağıyorum. Sütleri mayalıyorum. Sonra hayvanları dolaştırıyorum. Sonra yemekleri yapıyorum sonra kömür ve odunları düzeltip sobayı hazırlıyorum sonra..."
"Ha,sen emminle yengene azadlığa geldin kendi köyünden."diye fısıldadı Doğukan. "Kendi köyün neredeki."
"Çokkk uzakta."diye yanıtladı Tarık göz kırpıştırıp. "Arabayla bile üç saat ötedeydi. Amcam yıllar evvel buralı diye buraya geldim ama benim köyüm çok uzakta."
"E özlemiyon mu anangili falan?"diye yanıtladı Ceyhun. "Telefon olmayınca nasıl arıyorsun?"
"Aramadım ki aylardır. Yaz gelince uğrarlar belki."
Ceyhun'un iki telefonu vardı.Biri şuan borç yaparak aldığı telefondu diğeri ise evvelden sahip olduğu ilk dokunmatikler arasında yer alıyordu. Şehirde okutmaya gitmişti ancak adam yüzüne bakarak "50 lira."demişti ki Ceyhun'un şalterlerini attırmıştı. Sigara parası bile etmiyordu. Bu nedenle yedek dursun diye kenara koymuştu.
Oğlanı evinin önünde indirmeden evvel "Ştt."dedi cebine uzanarak. "Genç,al bakalım kaynanan seviyormuş."
Sulu kar daha da agresifleşip karanlıkla birleşirken oğlan şaşkınca eline uzatılan telefona bakakalmıştı. Abilerini tembih eden babası bunun tüm kötülüklerin başı olduğundan bahsediyordu. Ev telefonu gibi değil bu meret diye ısrar ediyordu.
"Çıplak karılara mı bakacaksınız ?"diye abilerini pek çok kez anneleri azarlamıştı. Ayrıca ablalarının elinde bir kaç kez görünce "Elin adamlarıyla mı yazışacaksınız oralarda?" diyerek daha da gürlemişti. Aslında yaşlı amcası ve yengesi ev telefonu alsa annesini oradan arayabilirdi ondördüncü evladı olarak Tarık lakin yaşlı amcası ve yengesi o kadar teknoloji ile dahi ilgilenmeyecek kadar ölümlerine gün sayıyorlardı.
Zaten arayacak tek bir çocukları,torunları dahi yoktu.Öyle ki besleme niyetine Tarık'ı getirmişlerdi. "Biz ölüp gittik mi evde oturur,malları besler ,geçinir gider. Ölmeden bir kızla da başını bağlarız,ailesi olur,en azından sefil olmaz baba evinde.."
Rüzgar arabayı savururken titrek elleriyle Tarık telefona uzanmıştı.
"Isırmaz seni cano."diye mırıldandı Ceyhun. "Numaram var içinde,hat da var. Kontür atarım sana. Ararsın sağı solu,fena mı?"
"Daha da önemlisi okuma yazması var mı ?"diye iğnelemişti Doğukan şirince. "Var dimi koçum,alfabe falan?"
"Tabii!"dedi Tarık şaşkınca. "Hatta ilk haftamda öğrendim diye kırmızı kurdele bile astılar yakama!"
"Bak."dedi Ceyhun alayla. "Kırmızı kurdelesi de varmış,sen yine de kabristanın o tarafta gezinme ama Tarık,cinli perili oralar. Köyün ıssız tenhası."
"Ters dönen ayaklarıyla,sıcak ateşin başında dans ederek cin düğünleri yapıyorlar bazen."diye fısıldadı Doğukan dudak büzerek. "İçlerinden güzel bir cin kızı seni beğenmiş bile olabilir. O sesleniyordu belki de sana. Dikkat et elini kınalayıp seni cinlerle evlendirirler."
Tarık'ın korkudan alt dudağı titrerken Ceyhun oğlanın bu ürkek ve şirin haline göz kırptı. "Ama sen geceleri oralarda dolanmazsan seni bulamaz kimse,hadi evine git şimdi."
Tarık kucağındaki reçellerini arabanın arkasına sabitleyip bırakırken telefonu tutup teşekkür etmişti. "S-Sağol abi de reçelden pahalıdır bu yani şimdi ben sana nasıl ödeyecem onu da bilmiyorum pek."
"Geceleri mezarlıklarda gezmezsen ödeştik saydım."diye yanıtladı Ceyhun çapkın bir gülüşle. "Hadi cano,ararsam aç ama ha."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yadlar Vilayeti
RomanceGece yarısı köy kabristanında hayvanlarıyla kaybolan Tarık ana sütü kadar temiz bir oğlandı. Köy kabristanında uygunsuz işler kovalayan iki delikanlı onun gözünü korkutmak ve alaya almak konusunda eğleniyor gibi duruyordu. Üstelik Tarık köyün ağab...