Şeyh Gıyasettin Efendi Hazretleri

2.4K 174 51
                                    

Doluya koyuyordu taşıyordu,boşta ise dolmuyordu. Huzursuzdu. Her ne kadar Ceyhun'un sıcak samimi,ağabey edasıyla ona güven veren varlığına sığınmış olsa da şeytanın vesveselerini ensesinde hissediyordu. Dün gece gördüğü kabuslardan beridir o denli huzurdu ki avuç içleri ter içindeydi.Tezgaha bugün sadece bir kaç bidon tereyağı ve peynirin yanı sıra lavaş ekmek ve reçel koymuştu. Evde duran kaymakları paketleyemeyecek kadar acele çıkmıştı. Ayvanın ve dağ çileğinin reçellerini de süt reçelini de bir türlü paketleme fırsatı olmamıştı. 

Karşı tezgahta hanımının açtığı erişte,kurutulmuş tarhana ve kuru yufkaları satan hacı dede yorgunca zikirmatiğe tıklıyor,dudakları ile dua mırıldanıyordu.

Pazar yerinde peynir kokusu,soğuk kış gününde rüzgarla yayılan salamura zeytin kokusu yankılanıyordu. Bununla birlikte baharat çeşitleri ve hamur kokusu da yayılıyordu. Ufacık bir yöresel pazardı burası ve sucuğun baharatından ,akide şekerlerinin esintisine hemen hemen her koku dar alanda mevsim fark etmeksizin yayılırdı. Hele yaz günlerinde güneş tepeye çıktığında domates kaynatılıp konservelere konulduğunda daha ağır bir koku yayılırdı.

"Şehre kalabalık geldi diyolar. Uğursuz uğursuz şehirli tiplermiş."diye mırıldanmıştı yan tezgahta çeyizlik danteller ve bohçalar yayan kadın.

Patikli ayakları ile kumaşların üzerine oturmuştu. Elindeki ince dal sopa ile tezgahını karıyordu. Tek başına dikilen Tarık huzursuzca hacı dedenin duasına eşlik edip ferahlamaya çalışsa da nafileydi. Dantelci kadın bohçaları sıralarken dedikodu etmeyi sürdürüyordu.

"İçkici tekinsiz tiplermiş diyorlar..."

"Tövbe tövbe,tövbe..."diye mırıldanan hacı dayı kuru erişte dolu çuvaldan poşetlere doldurup gramlarını üzerine etiket diye yapıştırıyor,kadını süzüyordu. "Oturdun da el alemin dedikodusunu mu yapıyorsun sabahın körüne be kadın."

"Yöresel pazara gelmişlerdir."diye mırıldandı Tarık. "Turistik geliyorlar ya bazen bey amca."

"Ha bunu nikahına almaya gelmeyecekler ya."dedi hacı dede içinden tövbe çekerken. "Sanane el alemin içtiklerinden, ettiklerinden.Ticaretini etsene sen."

"Teyze."dedi Tarık huzursuzca. "Şu Gıyasettin Efendi'nin dergahı yakındı burada dimi?"

"Ara sokaktan aşağı girince,gecekonduluk yer."

"Ben tez bi uğrayıp gelsem hocaya bir şey danışmaya."dedi Tarık ağladı ağlayacak halde. "Baksanız buraya ,oyalanmam billahi.Gidip gelirim."

"Hurafe."dedi hacı dede yüz ekşitip. "Onun bunun uşakları,el verirsin kol isterler."

"Niye öyle diyorsun hacı."diye mırıldandı yaşlı kadın fısıltıyla. "Benim dayımın karısına  musallat olmuştu üç harfliler,okudu üfledi de kızcağız cana kana geldi. Allah efendiden razı olsun,el verdi de okudu üfledi. Nefesi şifalı. Süryani büyüsü bozuyorlar,domuz büyüsü,papaza büyüsü."

"Tövbe de."diye mırıldandı hacı kaşını çatıp eriştelerin ağzını düğümleyerek. "Şarlatanlar,düzenbazlar. Allah'a şirk koşuyor onlar."

"Senin amcan hastaydı hemi çocuğum,muska mı isteyeceksin."dedi kadın merakla. 

"Amcan hastaysa aha sat yağını sütünü,götür hastaneye."dedi hacı dede. "Üfürmeyle olmaz o iş,duanı da evinde et al eline kitabı,koy secdeye başını. Ne gerek var elin şarlatanlarına?"

"Deme öyle ermiş adam."dedi Tarık huzursuzca.

"Git sen,Hüsniye Teyze'nin kaynının gelini de. İndirim yaparlar benden sana."dedi kadın göğüs kabartarak. "Bizim kayınpeder bilinmiş kimselerdir,sözü geçer adı geçer. Ağa torunuyuz ya hani,sayılmış kişileriz biz..."

Yadlar VilayetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin