XVII.Bölüm ☯

91 44 50
                                    

☽ ☯ ☾

7.GÜN

Avien, dilinin ve boğazının kurumaktan yara olduğunu biliyordu. Biraz su içmesi gerekiyordu fakat etrafta sıvıya benzer bir şey yoktu. Bir internet sitesinde okuduğuna göre, susuzluk deneyinin sonucunda yedi gün dayanabilen bir adam ölmüştü. Avien, bugün hangi gün olduğunu düşündü ve parmaklarına baktı fakat sayıların yerini bile unutmuştu.

Hemen yanında duran metal bıçağa baktı ve acıyla inledi. Hypnos'un söylediği sözler, zihninin çeperinde dönüp dolaşıyordu. Susuzluktan ölmek üzereydi ve her bir uzvu ağrıyordu. Bir seçim yapmak zorundaydı. Ya yaşayacak ve tüm bunları kabul edecekti ya da burada bir kimsesiz gibi ölüp gidecekti.

"Ölmek istemiyorum." diye mırıldandı ve Avien ve gözlerini kapattı. "Sadece biraz daha yaşamak istiyorum."

Avien, saatlerce bıçağa dokunmayı reddetti fakat akşamüzeri, kendisinden geçmeden önce bıçağa uzandı ve bileğini kesti. Canının yandığını bile hissetmemişti. Kendi kanının kokusu tuhaftı fakat bunu da umursamadı. Bileğinden akan sıcak sıvıyı diliyle yaladı ve kendi kanından biraz içti. Kusacak gibi olduğunda duraksadı ve diline gelen kötü tadı, yere tükürdü.

Kanının tadı metalikti ve iğrençti.

Hypnos, oturduğu koltukta kıpırdandı ve kameranın görüş açısını değiştirdi. Şimdi Avien'e daha yukarıdan bakabiliyordu. Kendi kanını içtiğini görmüştü ve bu ona yeterli bir delildi. Gri renkli laptopun kapağını kapattı ve yanında duran adama döndü.

"Hades?"

"Hypnos?"

"Kadının üzerinde uyguladığın deney, lanet olsun ki başarılı! Avien ölmek yerine, kendi kanını içti."

"Bu da demek oluyor ki yaşanılacak her şeyi kabul etti. Yani ayinin birinci aşaması tamamlandı."

"Bir diğer anlamı şu ki... Benim için işin eğlenceli kısmı bitti." Hypnos oturduğu yerden ayağa kalktı ve koridora doğru ilerledi. "Onları öldürüp, don nehri kıyısına bırakmanı tercih ederdim. İnan böylesi daha keyifliydi."

Hypnos, son sözünü söyledi ve karanlığın içinde gözden kayboldu.

☽ ☯ ☾

Avien, hücreden çıkarıldığından beri üç gün geçmişti ve doyasıya su içip, yemek yemişti. Yine bir hücrede kalıyordu fakat bu sefer temiz suyu yemeği ve yatağı vardı. Hypnos, sabah ona uğrayıp, akşamüzeri geleceğini söylediğinde sevinmişti fakat Hypnos'un suratındaki ifade, onu korkutmuştu.

Hypnos içeriye daldı ve elinde tuttuğu krem rengi tül elbiseyi, Avien'ın suratına adeta fırlattı. Avien, ona baktı ve kaşlarını çattı. Elbiseyi avuçlarının içine aldı ve tiksinircesine, kendinden uzaklaştırdı.

"Bu nedir?"

"Birazdan gideceğimiz yer için hazırlanman gerekiyor, Avien. Bu elbiseyi senin için özel diktirdim."

"Komik değilsin." dedi Avien. Gözlerini devirdi ve pencerenin bulunduğu tarafa doğru ilerledi. "Ben bunu giyinmek istemiyorum."

"Sana fikrini sorduğumu hatırlamıyorum."

Göz ucuyla Hypnos'a baktı. Üzerinde mavi rengi bir pelerin vardı ve kanatları andıran tuhaf bir tacı. Bu adamın ne zaman bu kadar çirkin bir adama dönüştüğünü düşündü fakat hatırlayamadı. Sevdiği ve aşık olduğu o tutkulu adamdan çokça uzaktı.

Avien, başını hayır anlamında iki yana salladığında, Hypnos, şeytanice gülümsedi. "İstersen zor kullanabilirim ve inan bana, canını yakarım. Umurumda bile olmaz çünkü senin canının değeri yok, bedeninin de öyle. Bu iş bittiğinde, bedenini bir çöp gibi kenara atacağız."

Gece Görüşlü Baykuş.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin