XX.Bölüm ☯

83 41 27
                                    

☽ ☯ ☾

"Dışarı mı çıkıyorsun?"

Göz ucuyla Hillary'e baktı. Yatak odasının kapısının hemen kenarında dikiliyor ve kollarını göğsünde kavuşturmuş, ona bakıyordu. Noel'den beri pek iletişim kurmamışlardı ve Violet, her ne kadar ısrar ederse etsin, Hillary'i güldürmeyi başaramamıştı.

Bu sabah ilk defa kendi arzusu ve isteğiyle, onunla iletişim kurmaya çalışmış ve nihayet odasından çıkmıştı. Dün geceden kalma pijama takımı henüz üzerindeydi ve sarı, dalgalı saçları birbirine karışmıştı. Uyku mahmuru gözlerine baktı. Göz çevresi tamamen babası, dudakları kendisine benziyordu. Hillary güzel bir çocuktu fakat günden güne kötüye gidiyordu.

Violet, aynaya baktı. Üzerine, beyaz renkli kazak elbise giyinmişti ve beyaz renkli çizmelerini. Bugün, ilk defa elbise giyiniyordu ve omuzlarına kadar gelen saçlarını açık bırakmıştı. Biraz makyaj yapmış ve son günlerde onu yoran tüm gürültüden uzak, çökmüş göz altlarını kapatabilmek için oldukça pahalı bir fondöten kullanmıştı.

"Bazen bir kadın olduğunu unutuyorsun." demişti Devon. "Erkek arkadaşım gibi giyiniyorsun, Violet. Lütfen biraz makyaj yapıp, elbise giyinmeyi dene."

Devon'ın söyledikleri, aklının bir köşesinde yer edinmişti ve Rostov'u kaybettiği geceden sonra, ilk defa bu kadar güzel olduğunu fark etmişti. Parmaklarına sürdüğü saç köpüğünü, saçlarını dalgalandırmak için kullandı ve göz ucuyla yeniden, Hillary'e baktı.

"Evet." dedi Violet, kapı aralığından seslendi. "Birazdan dışarı çıkacağım ve belki canın ister diye sana kahvaltı hazırladım ve tarçınlı, ballı süt. Porselen fincanın içinde, masada seni bekliyor ve biraz abur cubur. Ayrıca canın sıkılmasın diye arkadaşlarını eve davet edebilirsin, geç döneceğim."

"Hâlâ anlayamadın mı anne? Ben kahvaltılardan nefret ederim ve ballı süt sevmem! Ayrıca benim hiç arkadaşım yok."

Violet, derin bir nefes aldı ve nefesini gürültüyle dışarıya bıraktı.

"Peki senin için ne yapabilirim, küçük bebeğim?"

Hillary, annesini baştan aşağıya süzdü ve gülümsedi. "Çok güzel olmuşsun, bugüne mi özel? Ve neden gecikeceğini de söylemedin. Yoksa yine bir erkek arkadaşın mı var?"

Violet, karnına bir kramp saplanmış gibi hissetmişti. Rostov'dan sonra kimseyle sevgili olmamıştı ve artık böyle şeylere ayıracak vakti ve enerjisi olduğunu hissetmiyordu.

"Aslında hayır." dedi Violet. "Böyle bir şey düşünmüyorum."

"Yapma, anne..." dedi Hillary. "Hâlâ o palavracı Rostov manyağını düşünüyor olamazsın? Bak, güzelsin ve gençsin tamam mı? Neden ölü bir bedene hayranlık duyan, nekrofili hastaları gibi ortalıkta geziniyorsun ki?"

"Hillary!" diye bağırdı Violet. "Ne söylediğinin farkında mısın?"

"Peki sen, seni üzgün görmenin beni ne kadar üzdüğünün farkında mısın?" Hillary somurttu ve nefesini gürültüyle dışarıya bıraktı. "Seni anlıyorum ama bu kadarı fazla."

Violet, dudaklarını büzüştürdü ve Hillary'e doğru ilerledi. Ardından suratını nazikçe sevdi ve gülümsedi. "Biliyorum." dedi. "Ben de seni üzgün görmek istemiyorum." Hillary'nin suratına düşen bir saç tutamını, kulağının arkasına sıkıştırdı ve o sırada çalan kapı ziline kulak kesildi. "Bu yüzden, senin için güzel bir sürprizim var."

"Yoksa bana yeni bir telefon mu sipariş ettin?" gülümsedi Hillary. "Hani şu zengin kızlarda olanlardan..."

Violet, bunu gerçekleştirmek isterdi fakat mümkün değildi. Hillary'nin kapıya adeta koşarcasına gitmesini izledi ve kapı araladığında, adeta verandanın girişinde donup kaldı. Ona doğru uzatılan bir buket pembe gülün arasına sıkıştırılan nota ve ardından notun sahibine baktı.

Gece Görüşlü Baykuş.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin