☽ ☯ ☾
Violet, başını yukarıya kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Siyah ve grinin eşsiz sevişmesine tanıklık eden gökyüzü, bugün adeta bir ressamın tuvalinden çıkmışçasına duran koyu gri ve koyu siyahı resmetmiş, bulutlarını koyuya bulandırmıştı.
Sanki temiz bir suyun içerisine karıştırılan, içi siyah mürekkep dolu suyu bir dikişte içmiş kadar kötü bir tat vardı ağzında. Kurumuş dudakları ve artık ıslanmaktan yorgun düşmüş kirpikleri, dalgın bakışları ve biçimsiz kesilmiş saçları... Bedeni çokça zayıflamıştı ve artık geçen sene aldığı pantolonları bile ona bol geliyordu.
Omurgasında hissettiği ağırlık ikiye katlanmış sanki dünyanın tüm yükünü omuzlarına almış gibi hissediyordu. Bakışlarını gökyüzünden, kalın gövdeli ağacın çürümüş yanına çevirdi ve aklına istemsizce, Harvey Blackburn geldi...
"Senin daha önce hiç kızın öldü mü Violet? Benim öldü. İnsan öyle acı dolu hissediyor ki... Bu duyguyu nasıl dışa vuracağına şaşırıyor. Ağlamak, bir duygu gösterisi değil. Bağırmak, çağırmak da öyle. Tek istediğin bu acıyı kalbinden söküp atmak oluyor ama kalbini söküp atmadığın sürece, acı da seninle kalıyor."
ve ekledi, Harvey. "İnsan kalbini, elleriyle söküp atabilir mi?"
Violet, Don nehri kıyısında yatan ölü bedenin, kızı Hillary'e ait olduğunu öğrendiği sabah saatler 10.45 te buna hiçbir tepki vermemişti. Bernadette ve ekibi onu sakinleştirmek için hali hazırda bekliyor olsa dahi Violet, tepki vermemiş yalnızca arkasını dönüp gitmişti. Büyük acılara ses verilmezdi. Büyük acıların çığlıkları olmazdı. Büyük acılar, kalbin kendine doğru kanamasına ve çürümesine sebebiyet verirdi. Ne kadar çok kanarsa kalp o kadar çürürdü ve insan kötü birine dönüşürdü.
Aynı Violet Alvarez'in dönüştüğü gibi.
Kötü biri olma kararı aldığı akşam, kırılan kadeh parçasını umursamadan kırmızı şarabı bir dikişte bitirmiş ve defalarca kez mesaj atmasına rağmen kendisine dönüş yapmayan Douglas Foreine'ye küfür dolu bir ses kaydı bırakmıştı.
"Merhaba, Ben Douglas Foreine. Beni arıyor ve ulaşamıyorsanız... Muhtemelen bir kazı çalışmasındayımdır. Size mutlaka dönerim."
Violet, telefonunu gürültüyle tezgâha fırlatmış ve kadehini fondiplemeye devam etmişti. Bernadette ile gün aşırı konuşuyor olmasına rağmen ve halen daha kırmızı bültenle, Interpol tarafından aranıyor olmasına rağmen Devon Gray bulunamamıştı.
"Katil o olabilir mi? Hades yani... Devon Gray olabilir mi?" sorusu her zaman askıda kalmıştı çünkü başta Bernadette olmak üzere hiçbir cinayet büro amirliği bu sorunun kesin cevabını verememişti.
Violet, gözlerini siyah renkli mezar taşına çevirdi. Daha geçen hafta yaptırdığı ve üzerini güzel, renkli çiçeklerle süslettiği mezara baktı. Mezar taşının üzerindeki isim tanıdıktı ve bu isim, Violet'ın kalbini paramparça etmişti. Güzel bir melek motifini siyah renkli mezar taşının üzerine kondurmuş ve onun bir melek olup, gökyüzüne uçtuğunu hayal etmişti. Violet, ileriye doğru uzandı ve siyah, mezar taşını nazikçe okşadı. Ardından gözlerini kapattı ve gözyaşlarını sessizce içine doğru akıttı.
"Seni çok özledim benim küçük meleğim." dedi Violet sessizce fakat Hillary onu duyamadı...
Siyah şalını omuzlarına kadar indirdiğinde, ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Derin bir iç çekti ve tam o sırada bir öksürük sesinin omzunun arkasından geldiğini işitti.
![](https://img.wattpad.com/cover/356118450-288-k854020.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Görüşlü Baykuş.
Mystery / ThrillerYunan mitolojisindeki Tanrıları örnek alan ve kendini Hades ilan eden bir seri katilin, efsanevi ve sürükleyici yolculuğuna eşlik eden ve onu bulmak için ölüm ile dans eden; olay yeri fotoğrafçısı Kriminal polisin, süre gelen yolculuğu... Katilin, k...