1

741 67 181
                                    

Jeongin

Herşey mahvolmuştu.
Ben hasta annem ve Soojin annem hiçbirşey yapamamıştık, gözlerimizin önünde krallığımızı yakıp yıktılar ne ben bir şey yapabildim ne de zamanında savaşçılığı ve cesurluğu ile bilinen kraliçe Soojin.

Herşey üst üste geldi ve ben şuan o kadar pişmanım ki.
Keşke diyorum.
Keşke daha küçükken zarafet dersleri almak yerine abim gibi savunma dersi alsaydım belki de sarayımı ve annelerimi koruyabilirdim.

Ama hiçbirşey yapamadım ve hala elimden hiçbirşey gelmiyor.
Ne 2 aydır düşmanlar tarafından kaçırılan abim Yeonjun'u bulabiliyorum ne de nerde olduğunu bilmediğim annelerimin yanina gidebiliyorum.

Ciddi anlamda elim kolum bağlı,ne olduğunu da anlamış değilim sadece şuanda bir at arabasının içinde bir asker ile beraber bir yere gidiyorum.Sanırım sonum geldi,kellemi alacaklar.

Kış ayındayız ve her yer buz gibi soğuk,ben kıştan nefret ederim.
Soğuk hava iliklerime kadar donduruyor ve kar ise yürümemi engelliyor bu yüzden küçükkenden belli sevmem kışı.Daha henüz ilk kar yağmadı ama sanki yağdı yağacak gibi,kuru bir soğuk var ve bulutlar gökyüzünün her yerinde bembeyaz.

Her ne kadar saçma bir istek olsa da, hayatımda son kez ilkbaharı görmek isterdim.
Eğer öleceksem ilk baharda ölmek isterdim, zalim kışta değil.
Belki çiçekler kucaklardı cansız bedenimi,ama malesef ki soğuk kar bedenimi kanımı donduracak

Titriyorum hem korkudan hem soğuktan,bu soğukta incecik hanbok'um ile zorla dışarıya çıkarıldım, üstüme kürkümü almama bile izin vermediler kolumdan tutup paçavra gibi savurdular beni.

Karşımda oturan askerin bakışları da çok rahatsız ediyor beni, hoş bakmıyor sanki.
Ben elimden geldiğince ona bakmamaya çalışıyorum ama her nereye gidiyorsak hızlı gitsek çok iyi olur çünkü adamın bakışları gerçekten çok kötü hissettiriyor.

Neyse ki yaklaşık 10 dakika sonra araba durdu ve kapı açıldı, sıkı sıkıya toplu saçı ve düz pembe hanbok'u ile saray görevlisi olduğu belli olan kadın bana baktı gülümsedi ve elini uzattı.

Sanırım benimle dalga geçti,birazdan öleceğimi bildiğinden güldü bana kesin.
Kadının elinden tuttum ve at arabasından indim ve önümdeki kadını takip ettim.

"Prensim siz burda bekleyin birazdan veliaht prens gelicek onun sizi görmesini sağlayın o odasına geçince ben sizi gelip alacağım"

Kadının bana bu denli saygılı olması beni şaşırttı,belki de ne olsa da bir prens olduğumdan saygı duymak istemiştir.
İyi insanlarda var değil mi?

Her neyse hala üşüyorum,sanki arabanın içinde daha az üşüyordum.
Soğuktan çenemin titrediğini hissettim, çok fena soğuk aldım hastalıktan yataklara düşeceğim kesin.

Ne diyorum? zaten öldürecekler beni.

Soğukta öylece dikilirken gelen atlar ve toplaşan kalabalık sayesinde veliaht prensin geldiğini anladım, demek ki saray halkı prensi seviyor halbuki ben onun çok soğuk biri olduğunu duymuştum.
Yalan dedikodular olsa gerek.

Kalabalık yavaş yavaş dağılırken önden giden askerler yolu açıyordu, sanırım prens geliyor.

O kadın prensin beni görmesi gerektiğini söylemişti neden olduğunu anlamadım ama yapmam gerek sanırım.

Birkaç adım ileyerek görünür bir yere geçtim, yanında bir sürü askeri ile yürüyen prens beni görmemişti.

Taa ki ben hapşırana kadar.

O anda bana döndü ve baştan aşağı süzdü sonra da yanındaki askere birşey sordu.

Asker ona kafa sakladığında son kez bana baktı ve arkasını dönüp saraya girdi

Alone in winter Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin