Büyücünün uyuyan yüzünü izlerken Arthur gerçekten aşık olduğunu düşündü. O gece birlikte uyudular. 'uyumadılar' sadece birbirlerine sarılarak uzandılar. Ve bu Arthur'un şimdiye kadarki en iyi uykuydu. Merlin'in kolları arasında uyuyakalmıştı, kendini çok sıcak hissediyordu. Yavaşça kollarından ayrılıp yüzünü ona çevirdi. Merlin'i çok huzurlu görünüyordu. Arthur, onun da en iyi gecesi olup olmadığını merak etti. Yavaşça yüzünü okşadı.
Arthur her zaman bunu yapmayı, büyücüye özgürce dokunmayı istemişti. Ama yapamadı. Şimdi bile ona bu kadar yakın olmak yasakmış gibi geliyordu. Bu muhtemelen babası yüzündendi ama Arthur onu düşünmek istemiyordu, şimdi değildi en azından.
"Kırılmayacağım, Arthur, bana sanki bir porselenmişim gibi dokunuyorsun."
Merlin uykulu gözleriyle gülümsüyordu. Arthur onları öpmek istedi. Ama o karşılık olarak gülümsedi ve parmaklarını sevgiyle Merlin2in siyah saçlarının arasında gezdirdi.
"Peki ya kaçarsak? Çiftlikte yaşayabiliriz. O zaman kimse bize zarar veremez. Gwaine ve Percival'ı da yanımıza alırız. Bütün ağır işleri onlar yapar."
Merlin homurdandı. Sırtını dikleştirdi ve Arthur'u kendine doğru çekti. Prens başını Merlin'in göğsüne yasladı. Her zaman Merlin'in çok zayıf olduğunu düşünürdü ama şimdi kaslarını hissedebiliyordu, Merlin ne zaman bu kadar fit olmuştu ki? Hayır, dedi Arthur kendi kendine, o konulara bu kadar erken girme.
"Bana cevap vermedin, Merlin."
"Kaçmayacağız, Arthur. Camelot'u kurtarmak senin kaderin ve bunu yapacaksın. Birlikte."
"Babamdan mı? Kendimi bile kurtaramadım, Merlin. Camelot'u nasıl kurtarabilirim?" diye mırıldandı.
Merlin Arthur'un başını öptü. Tanrım, bu çok muhteşem bir duyguydu. Bu kadar nazikçe dokunulmak.
"Hayatta kaldın. Hala hayattasın ve seninle çok gurur duyuyorum aşkım."
Arthur gerçekten Merlin'i hak ediyor muydu? yaşlı gözlerle gülümsedi ve ayağa kalktı.
"Yeterince tembellik yaptık, Merlin. Bugün çok meşgulüz."
Merlin kaşlarını çattı. Uykulu gözlerini ovuştururken çok tatlı görünüyordu.
"Ne demek istiyorsun? Bu gün antrenmanın yok, toplantın da yok. Neden meşgul olalım ki? Sakın aban meyhaneye gideceğimizi söyleme! Muhtemelen Gwaine oradadır."
"Gitmeyeceğiz- Gwaine'le sorunun ne? Onun en yakın arkadaşın olduğunu sanıyordum."
Merlin, Arthur'a doğru yürürken homurdandı. Kollarını Arthur'un beline doladı ve elini omzuna koydu. "Seninle her zaman flört ediyor, Percival'la birlikte olduğunu biliyorum ama onun sapkın şakalarından hoşlanmıyorum."
"Sen de sapıksın. Neden yakın olduğunu düşünüyorsun?" Prens kaşlarını çattığında güldü ve Merlin'in saçını öptü. "Sana şık olduğumu biliyor. O yüzden çeneni kapat ve giyinmeme yardım et, seni aptal. Yapacak işlerimiz var." Merlin'in elleri Arthur'un beline doğru kayıyordu
"Peki ya seni soyundurursam- Ah! Beni tekmeledin!"
"Bunu hak ettin."
Merlin heyecanla yürüyen sevgilisinin arkasındaydı. Arthur halkını ziyaret etmek istiyordu. Meşgul olmadığı zamanlarda onları ziyaret etmeyi severdi. Merlin bütün gün boyunca onlarla vakit geçireceklerini biliyordu.
"Prens geldi! Anne, prens burada!" Çocuklar bağırıyorlardı. Arthur her zaman onların favorisiydi ama Merlin onları suçlayamazdı. Arthur çocukları severdi, onlarla konuşurken güzel gözleri daima parlıyordu.
"Arthur, yakala beni!"
"Lena o bizim prensimiz, arkadaşın değil!" Ancak Lena annesinin azarlamasını görmezden geldi ve Arthur'un açık kollarına atladı. Arthur onu kucaklayıp döndürürken Merlin onun annesine gülümsedi. "Lena, Arthur'u özlemiş gibi görünüyor." Kadın, kızını izlerken gülüyordu. "Prensi çok seviyor. Her zaman onu görmeye gitmek istiyor ama sanırım kral bizi gördüğüne pek sevinmez." Uther, Lena'nın babasını sihir sahibi olduğu için idam etmişti. Merlin, Lena'nın çığlıklarını hala unutamamıştı. Zavallı çocuk haftalar boyunca konuşmamıştı.
Utheri Lena ve annesini de idam etmek istemişti ama Arthur buna izin vermemişti. Merlin, Arthur'un babasını onları yalnız bırakmaya nasıl ikna ettiğini bilmiyordu ama kralın zulmünü öğrendikten sonra bilmemenin en iyisi olduğuna karar verdi.
O korkunç olaydan sonra Arthur, bu perişan aileye göz kulak olacağına yemin etmişti. Kolay olmamıştı ama birlikte başarmışlardı. Uther, Arthur'un halkına yaptığı ziyaretlerden haberdar olmasına rağmen bundan haberi yoktu.
Lena, Arthur'un elini tuttu ve yürümeye başladı. Merlin anneye gülümsedi ve onları takip etti. Arthur'u dışarıda yalnız bırakmaktan hoşlanmıyordu. Uther'in pek çok düşmanı vardı ve ne yazık ki onların hedefi Uther değildi, her zaman Arthur'du. Böylece Merlin prensinin gölgesi olmayı alışkanlık haline getirdi. Gwaine bu konuda onunla sürekli dalga geçiyordu ama Merlin bunu umursamadı. Arthur'u güvende tutmak her şeyden önemliydi.
Lena onları çocuk oyun alanına getirdi. Aslında çiçeklerle dolu bir diyardı ama çocuklar orada oynamayı çok severlerdi. Yerde oturup oynayan küçük kızlar Arthur'un geldiğini görünce sevinçle bağırdılar. Merlin hepsinin sevgilisine aşık olduğuna yemin edebilirdi.
"Arthur otur! Çiçekli taçlar yapıyoruz, bize katıl."
Elbette Arthur onları dinledi. Küçük canavarlar prensin yanına atladılar ve Arthur'a çiçekten taçlar takmaya başladılar. Lena, yaptığı çiçek tacını Arthur'un altın rengi saçlarına taktığında prensini gözleri muhteşem bir gülümsemeyle parladı. Tanrım, çiçeklerle ne kadar güzel görünüyordu. Merlin onu öpmek istedi. Henüz öpüşmemişlerdi ama Merlin bunu yapmak için yıllardır can atıyordu. Evet yıllardır. Merlin her zaman Arthur'a aşıktı ama bunu itiraf etmeye cesaret edemiyordu. Artık prens onundu ve Merlin gala buna inanamıyordu. Nasıl bu kadar şanslı olabiliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enchanted To Meet You /Merthur
Fanfiction*Çeviridir *Tamamlandıd *** Peki ya Arthur da sihir yapabilme yeteneğine sahip olsaydı? Ya bunu saklaması gerekiyorsa ve sanki bu da yetmezmiş gibi diğer bütün sihir kullanabilme yeteneği olan insanlarla arasında tuhaf bir büyü bağına sahip olsaydı...