"Arthur, aşkım." Yine sıcaktı. Ah, tanrım, bu duyguyu o kadar çok özlemişti ki. Her zaman üşümek Arthur için şimdiye kadarki en kötü deneyimdi. Gözlerini zorlukla açtı.
Merlin'in kollarının arasındaydı ve muhtemelen onun yatağındaydı. Daha farkına bile varamadan irkildi. Merlin'in gözlerindeki acıyı görebiliyordu. Büyücü yataktan kalktı.
"Kusura bakma, sızlanıyordun ve çok üşüdüğünü söylüyordun. Seni sıcak tutmaya çalıştım."
"İşe yaradı. Teşekkür ederim." Tiz bir sesle cevap verdi. Rahatsız edici bir sessizlik vardı, Arthur buna daha fazla dayanamadı.
"Her şeyi açıkladılar mı?"
Merlin umutsuzca başını salladı.
"Bana hiçbir şey söylemediler. Durumu senin açıklaman gerektiğini söylediler. Neler oluyor, Arthur?"
Hainler. Arthur acıyla içini çekti, öyle olmasını diledi. Ama artık kaçış yoktu. Büyücüye bakmaya cesaret etti. O kadar yorgun ve perişan görünüyordu ki. Neden? Giden o değil miydi, neden bu kadar üzgün görünüyordu ki?
"Büyülerimiz birbirine bağlı. Sen olmadığında büyü çekirdeğim zayıfladı ve bu da beni zayıflattı."
"Ne demek istiyorsun?"
Prens yataktan kalktı ve ona ellerini gösterdi. Hala titriyorlardı.
"Sen gittikten sonra her seferinde üşüdüm. Kaledeki herkes beni ısıtmaya çalıştı ama başaramadılar. Her zaman titriyordum, her zaman çok zayıf ve yorgundum. Artık seninleyim, üşümem durdu ama ellerimin titremesinin durup durmayacağından emin değilim. Gaius bunun kalıcı olabileceğini söyledi."
Merlin'in gözleri yaşardı. Arthur onu suçlama istedi, bunun onun hatası olduğunu söylemek istedi ama yapamadı. Merlin onu terk etmekte özgürdü, Arthur onun sorumluluğunda değildi sonuçta.
"B-ben bilmiyordum."
"Nasıl bilebilirdin ki? Hiçbir açıklama bile yapmadan gittin." Arthur onu terslediğinde Merlin irkildi. Tanrım, Arthur onu korkutmak istememişti. Ama o kadar yorgundu ki vücudundaki her kemiğin ağrıdığını hissedebiliyordu. Ama özür dilemesi gerekiyordu.
"Üzgünüm. Sadece kendimi yorgun hissediyorum. Sen gittiğinden beri günlerim acı doluydu. Babam yüzünden topallamadan yürüyemiyorum bile. Her gün midem bulanıyor, hatta hissettiğim acıya dayanamadığım için bayılıyorum. Bunlar da yetmezmiş gibi seni de çok özledim. Ayrıca senin de incinmenden korkuyordum. Ya ölürsen ve aklı başında olmamı istedikleri için bana söylemezlerse? Aptalca biliyorum ama kendime engel olamadım."
Merlin artık ağlıyordu. Eliyle yüzünü sildi ama gözyaşları durmadı. Normalde Arthur ona sarılırdı ama şimdi? Sarılmadı. Merlin, Arthur'un ona dokunmayı isteyeceğini düşünmüyordu. Ama Merlin'ini ağlatmasına rağmen hala konuşmuyordu.
"Bencilim, gelmemeliydim ama birbirimizden uzak yaşamaya devam edersek sonunda öleceğim, Merlin. Gaius senin de öleceğini düşünmüyor ama sen de yaralanabilirsin. Ölsem umurumda değil ama senin incinmeni istemiyorum."
"Seni aptal. Seni aptal prens." Merlin öfkeyle konuştu. Gözleri yaşlarla parlıyordu, çok güzel görünüyordu.
"Yaşamak zorundasın, beni umursamam, bir kez olsun sadece kendini düşün! "
"Neden yapmalıyım?"
"Çünkü seni umursuyorum."
Arthur duydukları karşısında alayla güldü ama içi acıyla doluydu.
"Önemli olduğumu göstermenin ne kadar da komik bir yolu. Sevmeye söz verdiğin tüm insanları terk mi ediyorsun, Merlin?"
Merlin geri adım attı. Normalde şefkatli olan gözleri öfkeliydi. Üzerindeki tuniği çıkardı.
"Merlin ne yapıyorsun-"
Merlin'in vücudu yara izleriyle doluydu. Çok kötüydüler. Kollarında bile yara izleri vardı. Acı verici görünüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enchanted To Meet You /Merthur
Fanfiction*Çeviridir *Tamamlandıd *** Peki ya Arthur da sihir yapabilme yeteneğine sahip olsaydı? Ya bunu saklaması gerekiyorsa ve sanki bu da yetmezmiş gibi diğer bütün sihir kullanabilme yeteneği olan insanlarla arasında tuhaf bir büyü bağına sahip olsaydı...