Hunith'in evinden çıktıklarında şövalyelerin ıslıklarıyla karşılaştılar. Nedenini anlamak zor olmadı. Arthur'un yüzü kızarmıştı ve boynu ısırıklarla doluydu. Prens bu yüzden Merlin'i azarladı ancak bu sevgilisinin umurunda değildi elbette. Aslında Merlin bu durumdan oldukça memnundu. Arthur'un yüzündeki gülümsemeyi öperek kapatmak istiyordu.
"Öfke seksi mi yaptın? Çünkü bu izler acımasız görünüyor. Prensesimizi yemeye mi çalıştın, Merlin?"
Lanet olası Gwaine. Arthur domatese benzediğinden emindi.
"Kapa çeneni, Gwaine." Yanına oturdu. Hunith'in ona şefkatli olan bakışlarını hissedebiliyordu, bu hoş bir duyguydu. Şövalyeleriyle birlikte başka bir adam daha vardı. Bu Merlin'i gülümseten adamdı. İşte oradaydı. Kıskançlık. Arthur ona dik dik bakmamaya çalıştı. Merlin onunla flört etmiyordu ama Arthur kıskançlığını kontrol edemiyordu işte.
"Selamlar prensim. Ben Harlan." Arthur hızla yüzünü kaldırdı. Harlan mı? Gözleri buluştuğunda tanıdı.
"Camelot'ta yaşıyordun." Harlan gülümsedi.
"Ve senin ilk öpücüğünü alan bendim." Bir şey düştü. Elbette Merlin'di, getirdiği fincanları düşürmüştü. Herkes büyücüye bakmak için döndü Kaşlarını çatmıştı.
"Ne demek Camelot'ta yaşadın?"
"Gerçekten takıldığın tek şey bu mu?" Gwaine homurdandığında Arthur onu nazikçe itti ama Harlan, Gwaine'in açık sözlülüğüne aldırış etmedi ve gülümsedi.
"Teyzem hizmetçiydi bu yüzden kalede büyüdüm, Arthur." Merlin, Harlan'ın Arthur'a ilk adıyla seslenmesine yüzünü buruşturdu ama o sözünü kesmedi. "Kalenin en nazik insanlarından biriydi, aynı zamanında da güzeldi, bu yüzden onu sevmeye başladım. Kralın haberi olmadan hep birlikte takılırdık. Bir gün onu öptüm. Alışkanlığa dönüştü ama ne yazık ki Uther o gün bizi yakaladı. O günden kalma yara izlerim hala durur ama kaçabildiğim için şanslıydım, beni öldüremedi."
"Üzgünüm." Arthur fısıldadı. Onun yüzünden pek çok hayal mahvolmuştu. Yük o kadar büyüktü ki Arthur kemiklerinin kırıldığını hissediyordu. Harlan ona gülümsedi.
"Bu senin hatan değildi, prensim. Seni hiçbir zaman suçlamadım, aslında senin için endişelendim çünkü onun oğlu olmanın da seni Uther'in zulmünden kurtarmadığı aşikar. Ve yine olsa seni tekrar öperdim, bundan pişman değilim."
"Ama yapamazsın çünkü onun zaten ona tapan bir sevgilisi var." Merlin bağırdı. Öfkesi çok açıktı ama Harlan gücenmiş gibi görünmüyordu, sadece kıkırdadı.
"Elbette dostum, ben sadece gerçekleri dile getiriyorum."
"Yapmazsan sevinirim." Arthur'un yanına oturdu ve sahiplenici bir tavırla kolunu prensin beline doladı. Arthur, kıskanç Merlin'in büyüleyici olduğuna karar verdi. Ancak bu gergin atmosferden kurtulması gerekiyordu.
"Anlamsız konuşman bittiyse,"
"Anlamsız mı?" Senin için savaşıyorlar prenses, bırak da biraz tadını çıkaralım."
Gwaine, Percival'den gelen darbeyi gerçekten de hak etmişti. Arthur sözü hiç kesilmemiş gibi konuşmasına devam etti.
"Bu büyüyü bozmamız lazım. Yakında Camelot'a geri dönmem gerekiyor, babam burada olduğumu bilmiyor ama Merlin olmadan bunu yapamam yoksa ölebilirim, birbirimizden uzaktayken ne olduğunu gördük." Gergin bir sessizlik oldu. Kaygısız Gwaine'leri bile gergin görünüyordu. Sessizliği Leon bozdu.
"Neden birlikte kırmayı denemiyorsunuz?"
"Evet, sihrini kullanabilirsin, Arthur." Şaşırtıcı bir şekilde bunu diyen Harlan'dı. Herkesin gözleri büyürken ona döndüler. Arthur'un büyüsünü nasıl bilebilirdi ki, kimse ona bunu söylememişti. Harlan omuz silkti.
"Bunu yıllar önce fark ettim."
"Nasıl? Sana söylememiştim." Harlan sırıttı.
"İlk öpüştüğümüzde. Hatırlıyor musun, mutfaktaydık. Seni öptüğümde her şeyin uçmasına neden olmuştun. İlk başta fark etmedim ama bu defalarca kez yaşandığında çözdüm."
Arthur öfkeyle kızardı. "Bunu nasıl fark etmedim?"
"Öpüşmelerimiz seni büyüledi, seni bu konuda suçlayamam."
Arthur Merlin'e bakmaya cesaret etti. Tanrım, gözleri Harlan'a karşı ateş saçıyordu. Öfkeli görünüyordu.
"Harlan, yakın arkadaşım olduğunu biliyorum ama çeneni kapatmazsan seni kendi ellerimle gömerim."
Harlan konuşmayı bıraktı ama gözleri haylazlıkla karıncalanıyordu. Arthur bunu Merlin'i kızdırmak için bilerek yaptığına yemin edebilirdi. Bunu yapmayı her zaman sevmişti, bu yüzden Arthur'un pek şaşırdığı söylenemezdi. Ayrıca Merlin'in kıskandığını görmek eğlenceliydi, kendini değerli hissediyordu.
Merlin ona baktı ama çaresiz görünüyordu. Bu hiçbir zaman iyiye işaret değildi.
"Büyümüz işe yaramayacak. Benimki bile onu kıramadı. Bunun kara büyü olduğunu düşünüyorum."
Arthur nefes alamadığını hissetti. Tekrar ayrılmak zorunda mı kalacaklardı? Arthur bununla başa çıkabileceğini düşünmüyordu. Vücudu zaten zayıftı ve sevgilisinden bir daha ayrılmak istemiyordu. Merlin elini sıktığında daha rahat bir nefes aldı.
Etrafa baktı. Herkes gergin görünüyordu. Harlan konuşmak için ağzını açtı.
"Bir çözüm yolu var." Ona bakmak için döndüler. "Dağlarda yaşayan karanlık bir büyücü var. Eğer-"
"Hayır- olamaz, Harlan"
"Başka seçeneğin yok Merlin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enchanted To Meet You /Merthur
Fanfiction*Çeviridir *Tamamlandıd *** Peki ya Arthur da sihir yapabilme yeteneğine sahip olsaydı? Ya bunu saklaması gerekiyorsa ve sanki bu da yetmezmiş gibi diğer bütün sihir kullanabilme yeteneği olan insanlarla arasında tuhaf bir büyü bağına sahip olsaydı...