Bir kar tanesi gibi eriyip giden hayatlar var bu dünyada, bilinmeyen ama yaşanan öylece yitip giden hayatlar..
Kaanlar ile buluştuğumda aklımda ki planın ne kadar iyi bir plan olduğundan emin değildim. Sebepsizce onlara yardımcı olmak istiyordum. Aklıma bakır kaptan gelmişti. Onları Bakır kaptanın yanında kimse bulamazdı hatta şüphe bile çekmezlerdi. Kaan ve ben yanyana yürürken diğerleri arkamızdaydı bir tek Egemen yanımdan ayrılmıyordu.
Arada bir kaçamak bakışlarla Kaan'a bakıyor yaptığım bu saçmalığı düşünüyordum. Acaba vazgeçersem ne olurdu? Sanırım bu çokta hoş olmazdı. Berk'in bana güvenmediğini bana attığı bakışlardan anlamıştım. Barış pek birşey belli etmese de onunda henüz bana güvenmediğini anlamak zor değildi. Ki bende henüz onlara güvenmiyordum ama içimdeki sese ayak uydurup onlara içimden yardım etmek gelmişti.
"Çünkü hayatında ilk defa yarası, yarana denk gelen birini buldun Aden"
İç sesim haklıydı yarası yarama denk gelen biriyle tanışmıştım. Kaan'ın annesi onun en derin yarasıydı. Benimde aynı şekilde en derin yaram annemdi. Kimselere anlatamadığım haykıramadığım ama deli gibi canımı yakan yaram.
Bir süre daha yürüdükten sonra Bakır kaptanın mekanına gelmiştik. Bu salonda senelerim geçmişti. Küçüklüğümden ergenliğime, ergenliğimden gençliğime burası benim yuvam, korunağım ve sığınağım olmuştu.
İçeriye birlikte girdiğimizde tanıdık bir kaç kişi selam verirken başımı hafif sallamakla yetindim. Buraya geliş amacımı Bakır kaptana nasıl anlatacağımı bilemesem de bize yardım edeceğine emindim. Bir kaç adım daha attıktan sonra ringin ortasında öğrencisi olan Samet'e ders veriyordu. Samet Sarı, salonumuzun en güçlü sporcularından biriydi. Çıktığı maçları asla kaybetmezdi. Bunu merak edip sorduklarında ise Bakır kaptana olan vefa borcunu ödediğini, yaptığının sadece onun söylediklerini takip etmek olduğunu söylerdi. Samet bu salonun demirbaşı gibiydi Bakır kaptanla olan ilişkisi hoca öğrenciden daha fazlaydı baba oğul gibiydi.
Bir süre derslerini uzaktan izledik, ders saatleri Bakır kapanın kırmızı çizgisiydi ders saatinde asla bölünmek istemez, bölenide buna pişman ederdi.
Nihayet Samet ringden çıkıp dinlenme yerine geçerken ben öne çıkıp Bakır kaptanın beni fark etmesi için bekledim. Neyse ki bakışları hemen beni bulmuştu. Geldiğimi görünce o da ringden çıkıp yanıma geldi.
"Yine formunuzdasınız bakıyorum Bakır kaptan, Samet çalışmalara başladığına göre yakında maç var sanırım." Bakır kaptan bilmiş bir gülüş atarak bana baktı. Ellerinden biriyle sırtımı sıvazlayıp konuştu.
"Hoş geldin kızım, yakında maç var evet, Mahzen de yapılacak." ismi duyunca bile tüylerim diken diken oldu. Mahzen yeraltında meşhur maçların yapıldığı mekanın adıydı. "Anladım, demek meşhur Mahzen kapılarını Samet için açacak." Bakır kaptan başını sallayarak onayladı fakat devamında söylediği şok geçirmeme sebep oldu. "Eksik söyledin. Samet ve sana kapılarını açacak, seninde yakında maçın olacak." Gözlerimi fal taşı gibi açarak Bakır kaptanın suratına bakakaldım.
Kendime gelebilmek için başımı hızla iki yana doğru salladım. "Bakır kaptan sen ne dediğinin farkında mısın? Ne demek yakında maçın var ne demek Mahzen kapılarını sana açacak ben, ben yapamam hiç hazırlık yapmadım bile." Bakır kaptan onca söylediğime göz devirmekle yetindi. Sinirlenmeye başladığımı hissediyordum fakat kendimi tutmam lazımdı. "Sakin ol Aden korkmanı gerektirecek bir şey yok, ben sana yardımcı olacağım hem maçlar senin için iyi fırsatlar. Bunu sana söylemek için seni daha önce aradım ama ulaşamadım. Hem sen dön.." gözü arkama kayınca sözü kesildi. Ah konuşmaya dalıp, Kaan ve ekibini unutmuştum resmen. Elimle alnıma bir fiske vurup hızla arkamı döndüm. Kaan'a gelmesi için bir işaret verdim.
Birkaç adımda yanımıza geldi. Bakır kaptana dönüp Kaan'ı gösterdim. "Bakır kaptan bu Kaan kendisi şey, arkadaşım." Bunu söylerken ben bile kendime inanamadım. Ki Bakır kaptan da inanmamıştı ama sorgulamadı. Yani sorgulamadı derken sesli şekilde sorgulamadı ama tek kaşını kaldırması bile yetti inanmadığına. Yine de bozuntuya vermeden başını sallayıp devam etmemi bekledi. Daha sonra bu sefer Kaan'a döndüm "Kaan, Bakır kaptanla tanış. Kendisi benim Kahramanım, hocam ve manevi babamdır." Kaan gözlerime anlamdıramadığım bir şekilde bakıp, bakışlarını Bakır kaptana çevirdi. "Memnun oldum efendim." Elini tokalaşmak için uzattığında Bakır kaptan da bekletmeden sıktı.
Tokalaşma bitince Bakır kaptan tekrardan bana bakınca açıklama yapmam gerektiğini biliyordum. "Sebebi ziyaretinizi öğrenebilir miyim Aden?" ne demem gerektiğini hala bilmediğim için içimden geldiği gibi konuşmak daha mantıklı geldi. "Şimdi şöyle Bakır kaptan, Kaan ve ekibinin.." derken elimle arkada olan Barış, Berk ve Egemen'i gösterdim. "Kalmak için güvenli bir yere ihtiyaçları vardı benimde aklıma sadece sen geldin yardımcı olabilir misin?" Bakır kaptan ellerini önünde birleştirip bir süre bekledi. "Suçlu yada polisler tarafından aranan bir katil değillerse yardımcı olurum elbette." bakır kaptana inanamazca baktım. "Değiller tabii ki, çok komik bir espriydi Bakır kaptan gerçekten." bana gülerek karşılık verdi. Bu ifadesi rahatlamamı sağladı.
Artık Tekila'ya dönmem gerektiği için Kaan'a döndüm. "Bakır babam bu dünyada güvenilecek en güvenilir insan bana inandığın gibi ona da inanıp güvenebilirsin. Size yardımcı olacaktır. Benim şimdi gitmem gerekiyor, görüşürüz." bir şey demesine izin vermeden Bakır kaptana döndüm. "Emanetleri sana bıraktım ben kaçar yarından sonra antrenmanlara başlarız kaptan" el sallayarak hızla çıkışa doğru yürümeye başladım.
Kapıdan çıkıp birkaç adım atmıştım ki, kolumdan tutulmamla adımlarım durdu. Ellerimi yumruk yapıp beni tutan kişiye vuracakken elim havada yakalandı. Gözlerim karşımdaki kişiyi tanıyınca seslice nefesimi verdim. "Kaan" diyerek sessizce fısıldadım. Daha sonra bileğimi elinden kurtarıp kaşlarımı çattım.
"Ya sen ne yapıyorsun, öyle aniden kol tutulur mu? Yemin ederim tutmasaydım morartıyordum gözünü." Alaycı bir bakışla beni izlerken bir şey demedi. "Ne diye durdurdun beni Kaan işe gitmem lazım." Bakışları bir süre yüzümde oyalandı. Daha sonra yüzümde durak bir tutam saçı kulağımın arkasına itti. "İyi alıştın sende saçımı kulağıma itmelere bak ben sevmem böyle şeyler." Sesim istemsizce sert çıkmıştı. Bu yabancı hisler beni ele geçiyormuş gibi geliyordu ve bu da hırçınlaşmaya itiyordu beni. Daha önce tatmadığım şeyleri tatmak korkutuyordu.
"Şşş, sakin ol seni hırçın, sadece sana bize yardımın için bir hediye vermek istiyorum." hediye lafını duyunca gözlerim tekrar gözlerini buldu. Yeşil gözleri parlıyordu. "Ne hediyesi? Gerek yoktu ki." başını sallayarak cebinden çıkardığı bir kolyeyi bana gösterdi.
"Elbette gerek yoktu ama hediyeler zaten gerek olduğu için verilmez Aden içten geldikleri için verilir." Başımı sallamakla yetindim. Kolye çok güzeldi. Adını bilmediğim bir çiçek ve etrafını saran dikenler vardı. "Çok güzel ama çiçek dikenlerle çevrilmiş?" diyerek sorar şekilde konuştum." Kaan elinden birini bu sefer yanağıma koyup hafifçe okşadı. "Dikenler her zaman kötü değildir Aden, bazen bizi dışarıdan gelebilecek kötülüklerden korur. Bize kalkan olur." Haklıydı dikenler aslında olası kötülüklerden korunmanın iyi bir yoluydu.
Merhabaa, çok özür dileyerekten bölüm yetişmediği için alıntıyla geldim size beklediğiniz için alıntı da olsa paylaşmak istedim. Bölümün tamamı bir iki gün içinde gelmiş olur diye umuyorum. keyifli okumalar dilerim.
Yeni bölümle ilgili fikirlerinizi yorumlarda okumak isterimm :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ (CEHENNEM)
Teen FictionBu kitap gerçek hikayelerden beslenen bir kitap kendinizi bulmaya hazır mısınız? "Zaman biz fark etmesekte geçer, yerini yeni yaşanmışlıklara yaşanılacaklara gebe olarak bırakır. Belki de yeni acılar, yeni mutluluklar keşfetmeye. Ama hiçbiri zaman...