Tekila'dan içeri girerken artan koruma sayısına bakınca göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Büyük vurgunun ardından güvenlik daha da artmıştı. Öğrendiğim kadarıyla Kaan ve çetesi o gün oradan sadece para değil birkaç tane Flash Bellek çalmışlardı. Ve bu belleklerin içindekiler bir tek buradakileri değil başka birçok kişinin sonunu getirecek bilgilerle ve ifşalarla doluydu. İçeriğini bilemeyeceğim kadar kirli ve iğrenç ifşalarla.
Önlüğümü takıp içeri geçerken tezgahın bana ait olan kısmına ilerleyip içecekleri kontrol etmeye başladım.
Gözüm az ilerimde olan Iraz'a kaydığında, dalgın bir şekilde elinde tuttuğu bardağı beyaz bir bezle sildiğini gördüm. biraz zayıflamış duruyordu onunla en son ne zaman görüştük hatırlamıyorum.
Sanırım kız kıza bir gün geçirdiğimiz ve akşamında benim hastanelik olmamdan sonra pek görüşmemiştik, Benim vardiyalarım onunsa izin günleri olunca denk gelememiştik bir türlü.
Aslında normalde dikkatimi çekmezdi ama her zaman ben gelir gelmez neşeyle bana gülümseyip el sallayarak selam veren kız bugün bana selam vermeyi bırak beni görmemişti bile.
Onu bu kadar derin düşüncelere daldıran şeyi merak ettim. Ona seslenip seslenmemek arasında gidip gelsem de biz arkadaştık benimde bir şeyler yapmam lazımdı tek arkadaşımı kaybetmek istemezdim. Tuhaf bir şekilde bu kız benim yalnızlığıma iyi geliyordu.
"Iraz..." seslenmemle beni duymayıp tepki vermedi. "Hey baksana, Iraz!" yine her hani bir tepki almayınca çattığım kaşlarımla yaptığım işi bırakıp ona doğru yürümeye başladım. Ne olmuştu bu kıza böyle?
Hızlı adımlarla yanına kadar gitmeme rağmen bana dönmedi. Sağ elimi kaldırıp hafif omzunu dürterek "Iraz" dedim
Ne olduğunu bile anlamadan, Iraz yerinde sıçrayarak elindeki bardağın düşüp kırılmasına sebep oldu. Ona şaşırarak baktım. Daha önce onu bu şekilde hiç görmemiştim. İçimde hissettiğim endişeyle onu telkin etmek için bir adım geri çekildi.
"Sakin ol, benim. Sen..." deyip iyi olup olmadığını anlamak için onu baştan aşağı süzdüm. "İyi misin, Iraz?" bana baktığında göz bebeğinin titrediğini gözlerinin hafif dolu olduğunu fark ettim. Allah aşkına ne olmuştu bu kıza. Bilinmezlik sinirlerimi bozuyordu.
Bana cevap vermeyip yerdeki kırıkları toplamak için eğilecekken dirseklerinden tutup durdurdum.
"Iraz! Sana söylüyorum. İyi misin? Ne bu halin bir şey olmuş belli." Kafasını kaldırıp bana baktı bir süre daha sonra beklemediğim anda bana sarılmasıyla ellerim iki yanda öylece kaldı.
Ne olduğunu bilmesem de bende içimden gelerek kendimi toparlayıp sıkıca Iraz'a sarıldım.
Kısık sesini duyduğumda o kadar narin çıkıyordu ki sesi, merak içinde olsam da bir şey demedim.
"Ne olur Aden, ne olursun bir şey sorma. Sadece yanımda dur lütfen." Elimle bir yandan sırtını sıvazlarken diğer yandan da telkin edici, onu rahatlatacak şeyler söylüyordum.
"Tamam, tamam sakin ol. Bir şey demiyorum. Ama şimdilik." kafasını hafifçe sallamasıyla benden uzaklaştı.
"Teşekkür ederim, Aden. İyi ki varsın. Ben bir gidip elimi yüzümü yıkayayım. Gelince hallederim buraları." elimle kış kış işareti yapıp onu postaladıktan sonra bir süre arkasından bakıp etrafı toplamaya başladım.
MERHABA, BÖLÜMDEN UFACIK BİR ALINTI GETİRDİM. BÖLÜM BİTER BİTMEZ GELECEK :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ (CEHENNEM)
Teen FictionBu kitap gerçek hikayelerden beslenen bir kitap kendinizi bulmaya hazır mısınız? "Zaman biz fark etmesekte geçer, yerini yeni yaşanmışlıklara yaşanılacaklara gebe olarak bırakır. Belki de yeni acılar, yeni mutluluklar keşfetmeye. Ama hiçbiri zaman...