Levent
Muhteşem bir kahvaltı eşliğinde muhabbet ede ede zamanımızı geçirdik. Ne dediysem ikna edemediğim sevgilim beni kıymetli kızıyla okula bırakmak için benimle yola çıktı. Deniz kenarında bir okul beklerken kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde dört beş lisenin kurulduğu bir alana geldik. Iyi ki Hilmi beni dinlemeyip beni getirmiş, yoksa saatlerce bulamazdım burayı.
Hilmi beni kapıda bırakacak sanırken benimle gelmek istediğini söyleyince ısrar etmedim. Arabayı park ettiği gibi soluğu yanımda alan bu herkesin gözünü üstüne çeken adam yüzünden zor anlar yaşamaya başlamıştım bile.
Çocuklar ilk önce arabaya sonra da arabadan inen heykele bakıyorlardı.
Hilmi garip garip bir bana bir de çocuklara gözünü dikip bakınca bende şarteller attı. Kendimi telkin etmeye çalışıyordum, "onlar daha çocuk kıskanmana gerek yok, bu taştan heykel senin."
Ögretmen olduğumu zor yollardan kendime hatırlatıp çocuklarla tanışmaya başlamıştım. Daha doğrusu bana ardı ardına sordukları sorulara cevap vermeye çalışıyorken Hilmi gözüme çarptı.
Nefes almayı unutmuş gibi allanan suratıyla çocuklara odaklanmış olduğunu gördüm. Hem zihinlerini okuyup hem de sinirlendiğine göre birşeyler dönüyor olmalıydı.
Tam çocukları kurtarayım diye düşünüp Hilmi'ye yanıma gelmesini işaret ederken, biri omzuma dokundu. Öğrenci olmadığını farkedince tam elimi uzatıp tanışacakken Hilmi ona işaret ettiğim koluma uzanıp bana iyice yakınlaştı. Kulağıma fısıldadıkları ise gerilmeme yetti.
"Ben gitsem iyi olacak yoksa köprücük kemiklerini süsleyen o hayvana dönüşmem an meselesi."
Bedenini bedenime yaslayıp kısık sesle konuşunca aklım sadece bir yere kanalize oldu. Hilmi sinirle dönüp gitmişti, ama kendime odaklanmaktan ne olduğunu sorgulayamaz haldeydim.
Erkekliğim eşofmanımın üzerinden yeterince belli oluyordu, yanımda kalan sarışın ise benim baktığım yere bakıp gülümsemeye başladı. Saçlarını parmaklarına dolamaya başlayıp gözünü benden ayıramayacınca "şimdi yandın Levent" dedim içimden.
Saçlarını oynamayı bıraktığında elini uzattı. "Beden eğitimi öğretmeni olduğun çok belli, sen Levent olmalısın bende Ayten ingilizce öğretmeniyim" dedi. Tokalaşırken hem kendi vücuduma küfrediyor hem de sizli bizli ekleri bile kullanmadan konuşan kadına saldırıyordum.
Hilmi beni böyle görse mahveder diye düşünüp kendime geldim. "Merhaba Ayten Hanım memnun oldum, siz zaten beni tanıyormuşsunuz" dedim siz kelimesini vurgulayarak.
Ben konuşunca kaşının biri yukarı kalkan Ayten'in konuşma şeklimden rahatsız olduğu çok belliydi. Hatta iki dakika önce kendisine hallendiğimi düşündüğünden iyice bozguna uğramış gibiydi.
Yine de avına ulaşmaya çalışan bir kaplan gibi etrafımda dönmeye devam etti. " Hadi gel Levent" ismimi baskın bir şekilde söyleyince alfa kurdu bulduğumu anladım. "Öğretmenler odasına gidelim de diğerleri ile tanıştırayım seni."
Kolumu çekiştirmeye başladığında zihnimde ses yankılandı "kolunu bıraksın yoksa kalkıp geri geleceğim ama iki ayağımın üstünde değil". Etrafıma bakındım ama hiçbir yerde görünmüyordu.
"Levent lütfen sana zarar vermem asla ama okulundasın, ben o kadının içinden geçenleri duyuyorum. Zor dayanıyorum ondan hemen ayrılmasın" zihnimdeki ses bile kendisini nasıl baskıladığını anlatıyordu.
Ani bir refleksle kolumu ondan kurtarıp, "Ayten Hanım çok naziksiniz fakat ben ilk olarak öğrencilerle konuşmak istiyorum. Sonra kendim gelirim lütfen siz tek gidin" kadını resmen itekleyerek içeri gönderdim.
Etrafıma tekrar baktım, gitti mi acaba diye düşünürken lastiklerin asfaltta çıkardığı ses ile soruma cevabımı bulmuştum.
Çocuklar etrafımı sardı hem tanışmak hem de bu yılın nasıl geçeceğini sormak istiyorlardı. Bir süre geçtikten sonra herkes dağıldı. Sadece biri uzaktan gözümün içine bakıp bakıp kıkırdıyordu. Merakıma yenildim yanına ulaştığımda "merhaba ben yeni beden eğitimi öğretmeninim. İsmim Levent, senin adın ne?"
"Ahmet" dedi gözlerini gözlerimden hiç çekmeden. "Sen şey misin?" dediği an etrafıma bakındım başkası duyuyor mu diye. Daha çok kıkırdayarak konuşmaya başlayan çocuğa diktim gözlerimi. "Merak etme kontrol ettim kimse duyamaz. Cevap vermeyecek misin?"
Veledin konuşma şekline mi yoksa üstümde kurduğu hakimiyete mi daha çok sinirlensem bilemedim. Anlamamazlıktan gelip "evet beden eğitimi öğretmeninizim ben O'yum" dedim.
"Çok heyecanlandın öğretmenim biraz önce de tanışmıştık ben az önceki yakışıklı abiyle şey misin demek istedim" dedi işaret parmaklarını birbirine sürterken.
Yeterince sıcak yokmuş gibi şimdi alev almaya başladım, "aa evet o abi kardeşim gibidir, kardeş gibi severiz birbirimizi" dediğimde kahkahasını patlattı.
"Kardeş kardeşe yürür mü öğretmenim? Alt takımın uçtu kulağına fısıldamasıyla. Ama Allah var heykel gibiydi bana yaklaşsa bende tutamazdım kendimi" deyip dişlerini dudaklarına geçirdi.
"Y-yani kız olsaydım tabi canım kız olsaydım tutamazdım demek istedim" şimdi kahkahayı patlatma sırası bendeydi. "Tamam Ahmet anladım ben" dedim ve oturduğu banka çöktüm.
"Galiba ilk dakikadan iyi sırdaşlar olacağız ne dersin hmm" deyip omzuna yumruk attım yavaşça. "Ama bir daha o abiyi görürsen şimdi ki gibi salyaların akmasın e mi sırdaşım" dedim gözdağı verir gibi.
Sadece gülümsedi ve ayaklandı "inşallah görürüm ikinizi sırdaşım" dedi ve okula doğru yol aldı.
Ilk günden kendimi açık etmek ancak benim gibi bir safın yapabileceği birşeydi. Ahmet iyi bir çocuğa benziyordu, umarım beni yanıltmaz diye düşünerek diğer öğrencilerin yanına adımladım.
Ilk dersimi kavurucu güneşin altında tamamladık ama hem çocuklar hem de ben çok zor anlar yaşadık. Öğle arasının gelmesiyle Ahmet yine yanıma geldi.
"Iııhhmmmm" işaret parmaklarının uçlarını birbirine değdirerek cesaret kazanmaya çalışıyordu. " söyle hadi sırdaşım çekinmene gerek yok" dedim.
"Bunu kimseye söylemezsiniz değil mi öğretmenim, ben çok korkuyorum tedirginim bu konudan dolayı" dedi.
Omzunu tutup hafifçe sıkıp " boşuna sırdaş olunmaz Ahmet bunu unutma" deyip göz kırptım. An ve an sakinleştiğini görmek beni de rahatlamıştı.
"Bu arada zeus dışarıda sizden saklanıyor benden duymuş olmayın" dediğinde başımdan aşağı kaynar sular döküldü. "Ama sizi değil de başkasını bekliyor gibiydi" deyince "nerede" deyip büyük adımlarla anlattığı yere yürüdüm.
Ayten Hanım, bu sefer sevgilimi gözüne kestirmiş olacak ki ona baktığımda Bugs Bunny'nin Lola'yı gördüğünde gözlerinde gördüğümüz kalpleri net olarak görebiliyordum.
Hilmi'nin amacını az çok tahmin etmiştim ama bu görüntüyle kazdığı kuyuya düşen sevgilime mi gülsem, sevgilime sarkan kadına mı sinirlensem karar veremedim. Bende karşılarına geçip gülümsemeye çalıştım.
Beni görünce ne yapacağını şaşıran sevgilim birden kendini geri çekince Ayten'in omzundaki eli de düştü. Hilmi'nin bakışlarını takip edip beni görünce modu düşen hanımefendiyi şu an düşünecek halde değildim. Gözlerimi hiç kaçırmadan O'na bakınca yapmak istediğimi anlayan Hilmi hemen odaklandı.
"Seninle evde görüşeceğiz... Sevgilim!!" dedim. Anlaması gerekeni çok net iliklerinde bile hissettiği belli olan adam hemen yanıma adımlayıp kulağıma eğilip " sabahki durumunu görmedim sanma sevgilim, evde kesinlikle görüşeceğiz" deyip göz kırpıp arabasına yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşım (bxb)
Roman d'amourAilesinin zorbalığından kaçan Levent Öğretmen ve başına gelen olağan dışı olayların hikayesi...