8| İlk Görüşte Nefret

60 8 4
                                    

İlk görüşte aşkı herkes bilirdi. Kimileri buna inanır, kimileriyse inanmaz ve hakkında yüzlerce çeşit tartışmaya girerlerdi.

Ama ilk görüşte nefret?

Peki ya ilk görüşte nefretten doğan aşk?

Aktan ile bana bundan olmuştu.

Uyuşturucular Baronu sokağından sağa döndüm. Derin bir nefes. Yine ve yine. Bazen hiç geçmeyecek gibi geliyor. Bazen hiç dinmeyecek gibi. Bazen, sanki bir selin ortasındaydım ve bu su bütün dünyamı boğana kadar durmayacak.

Omuzlarım düştü.

Size bir bilgi vereyim:

Son zamanlarda aklımı daha çok kaçırıyorum ve bunu kimseye söyleyemiyorum. Dilim lâl olduğu her saniye ise acıdan ölüyorum.

Her neyse. Umurumda bile değil. Zerre umurumda değil.

"Vay vay vay," dedi tanıdığım ses, çok uzaklardan. "Kimi görüyorum?"

Kerem ve Gülsüm sokak duvarına yaslanarak sigaralarından derin nefesler içiyorlardı. Onların sigara olduğuna emin değildim. Üzerinde durmadım.

"Selam." Botlarımın sert sesleriyle yanlarına gittim. Onlar, arkadaşlarımdı. Çok yakın mıydık bilmiyorum. Ama takılırdık öylesine.

"Hayrola?" dedi Kerem. "Yüzün on karış. Haftalardır yoksun abi."

"Ne olacak? Gizemli işlerini yapıyor." Gülsüm akmış rimeliyle sırıttı.

Beton duvara yaslandım. Derin bir nefes verdim. "Siz n'aptınız?"

"E ne yapalım abi. Her gün başka yerde uyanıyoruz." dedi Kerem. Gülsüm onun karnına vurdu. "İğrençsin."

Kerem başını Gülsüm'e yaklaştırdığında gülümsedi. "Ama bu iğrençlik ne kadar da hoşuna gidiyor, değil mi?"

Gülsüm onu ittirerek yüksek sesle konuştu. "Kes sesini geri zekalı."

Gözlerimi kapattım. Şu an onları çekmek istemiyordum. Gerçekten. Sırası değildi. "İkiniz de susun." Onlara döndüğümde cebimden sigaramı çıkardım. "Bazen çok boş konuşuyorsunuz."

İkisi de durgunlaştığında tekrar duvara yaslandılar. Hepimiz başımızı yukarıya çevirmiş, gökteki yıldızları izliyorduk. Aklıma Aktan takılmıştı. İki gün önce yaşanılan olayı atlatamıyordum.

İki günde tam olarak on sekiz kere aklıma gelmişti ve bu kesinlikle normal değildi.

Gökten ufak, beyaz bir kar burnumun ucuna düştüğünde şaşkınlıkla bakakaldım. Yılın ilk karı benim burnumun ucundaydı. Ve ben kardan nefret ederim. Kerem, Gülsüm, ben ve bütün sokakta kalanlar kardan nefret ederdi.

"Kar," dedi Gülsüm. Havaya gri dumanını bıraktı. "Kar yağıyor."

"Kar yağıyor." diye onayladı Kerem.

"Kar yağıyor." dedim. "Kış geldi."

Gülsüm gülümsedi. "Kışları sevmiyorum."

"Neden?" dedi Kerem. Sanki yıllardır aynı soruyu sormuyormuş gibi. Sanki bilmiyormuş gibi.

"Çünkü," Gülsüm alayla titrek bir nefes aldığında burukça gülümsedi. İşte yalnız acılar bunu yapardı, bir noktada insanı gülümsetirdi. "Çünkü annem beni yılın ilk kar yağdığı gün terk etmişti."

Kerem kolunu onun omzuna attı ve tek hareketle çekti. "Biliyorum güzelim. Ama geçecek. Sen güçlü bir kızsın."

Kaldırıma otururken başımı betona yasladım. Güç. Çok komikti. Güçlü olmak demek diğerlerinin size, sen halledersin demesi anlamına geliyorlardı.

Zırvalık.

"Biri var," Onlara döndüğümde dakikalar geçmişti. "Bana kalbimi hissettiriyor." dediğimde bunu birilerine itiraf etmek tadımı kaçırıyordu. Buna ihtiyaç duymamayı dilerdim. "Neden?"

Gülsüm kahkaha attı. "Buna aşk derler."

"Kes lan," dedi Kerem. "Sen hiç aşık oldun mu?"

Başka bir tartışmaya daha girmemeleri için hızlıca araya girdim. "Ama aynı zamanda bende onu öldürme isteği uyandırıyor."

İkisi de sustuğunda Gülsüm sadece yavaşça gülümsedi. "Sen aşkı böyle yaşarsın, İzel."

"Sen sadece en ufak bir hoşlantıyı aşk sanıyorsun. Aynı gün içinde dokuz erkeğe aşık olduğunu sanmışlığın var." dedim.

"Harbi he," Kerem sırıttı. "Akıl aldığın kişiye bak. Şimdi abi ben sana aşkı anlatacağım."

"Yok." dedik Gülsüm ile aynı anda. Gülsüm konuşmaya devam etti, "Kalsın Keremciğim. Çok sağ ol."

Kerem sinirlendi. Biz güldük ve kar yağmaya devam etti...

Keşke hiç yağmasaydı.

"Biraz eğlenelim." Gülsüm Kerem'in sinirini dağıtmak adına konuştuğunda ona döndüm.

"Nasıl bir eğlence?" diye sordu Kerem. Bunu ben de merak ediyordum.

"Bilmiyorum. Biraz kafayı dağıtırız. Fena olmaz mı?"

Aklıma gelen fikirle gülümseyerek onlara döndüm. Düşüncesi bile kalbimde tehlikeli arzuları uyandırıyordu ve bunu yapmak istiyordum.

"Ben bir yer biliyorum." diye atıldım ortaya.

Kerem'in kaşları havalandı: "Bizim bilmediğimiz de senin bilmediğin bir yer, öyle mi?"

"Kesinlikle." Arkamı dönüp yürümeye başladığımda çoktan peşimden gelmişlerdi.

Onları, Karamelek'e götürecektim. Aktan'ın, daha doğrusu Asiyan'ın olacağı yere.

 Aktan'ın, daha doğrusu Asiyan'ın olacağı yere

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Evet, galiba Aktan'a doyamadık.

Bu arada bir açıklama yapmak istiyorum. Normalde Kara melek ayrı yazılıyor ancak barın ismi bitişik bir şekilde KARAMELEK. Hem Kara melek hem de Karamel-ek anlamına geliyor. Belki sebebi vardır da ileride öğreniriz...

Yıldız ve yorum atmayı unutmayın. İsterseniz beni takip de edebilirsiniz ve böylece ileride yazacağım hikayelere de ortak olursunuz.

Yazıyorum çünkü, cümlelerim birilerine ulaşacak ve anlayacaklar, biliyorum.

🖤

BAZILARIMIZ KARANLIKTA DOĞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin