6| Kemikli Siyah Kelebek

66 15 7
                                    

Kaskı çıkardım. Burnuma dolan is kokusunu görmezden geldim. Motoru park ettim ve gözlerimi karanlık sokakta gezdirdim.

Sokağın sonunda neon ışıkların yansıdığı bir yer vardı. Onun dışında etraf kimsesizdi. Ne bir insan, ne bir ışık, ne bir hayvan.

Temkinle yürümeye devam ettim. Sokağın sonuna kadar. Geldiğimde etrafı dikkatle inceliyordum. Panik halindeydim ve buna anlam veremiyordum.

Sadece içecek ve biraz dağıtacaktım. Sahip olduğum karanlığı kucaklayacak ve bir kez daha lanet okuyacaktım.

Sadece... Ben olacaktım işte.

Gölgelerin öz kızı.

Girişte hiçbir güvenlik yoktu. Tabelasında ise ışıldayan harflerle KARAMELEK yazıyordu. Birilerinin olmasını bekliyordum ancak tek gördüğüm yanıp sönen ışıklardı.

Parmaklarım belimdeki silaha kaydı. Ardından hızla çektim. Bugün olmazdı. Bu gece elimi kana bulamayacaktım.

Tek bir geceliğine her şeyden sıyrılacaktım.

Arınacaktım...

Tanrım lütfen. Beni arındır bu karanlıktan.

İçeriye girdiğimde kırmızı ışıklı bir koridor görmeyi beklemiyordum. İçkilerin karışık kokusu midemi bulandırıyordu. Yoğun bir koku vardı, yüzümü buruşturacak cinsten.

Koridorun bitişine yaklaşırken sesleri, müziği, çığlığı, bağırışı, kahkahaları duyabiliyordum. İnsanlar haykırıyordu. İsimler sayıklıyorlardı.

"Kaç yaşındasın?" duyduğum sesle sağıma döndüm. Benim yaşlarımda bir çocuk kahverengi bir masanın arkasında, ayaklarını masaya atmış bir şekilde sigarasını içiyordu. Rahat ve sakindi.

"Reşitim."

"Desteklemeye mi geldin?" Sigara dumanını üflerken keskin bakışları üzerindeydi.

"Neyi?" diye sordum. Söylediğinden hiçbir şey anlamamıştım.

Elini bana uzattı. Göz devirdi. "Para?" Kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda ofladı. "Bugün Asiyan var. Çok kalabalık. Sadece localarda yer kaldı. Üzgünüm. O yüzden ya paranı ver ya da kapının yerini biliyorsun."

Asiyan da kim diye sormak istesem de çenemi kapalı tutmaya karar verdim. Asude Abla bana buranın olayını söylemediği için girmeden öğrenemezdim. Cebimden çıkardığım yüzlükleri ona uzattım. Para umurumda değildi. Benim özgürlüğüm Örgüt'e katıldığımda elimden alınmıştı.

"Yeter mi?" dedim parayı gözünün önünde tutarak.

"Yeter. İyi izlemeler."

Söylediğine başımı salladım ve karşımdaki mat siyah kapıyı büyük bir gürültüyle ittim. Ancak girdiğim andaki ses o denli fazlaydı ki kendimi bile duyamıyordum.

Mavi ışıklar vardı bu sefer. İnsan kalabalığı çok fazlaydı. Herkes çığlık atıyordu. Bir yere bakıyorlardı. Hepsinin başı aynı yere dönüktü. Avuçlarını yukarıya kaldırarak çığlık atıyorlardı.

Duvarın dibine koyulmuş kokteyl ve içki dolu masalardan önüme gelen içkiyi alarak hepsini kafama diktim. Viski. Yetmedi. Başka bir içki daha. Votka. Yetmedi. Hiçbir zaman yetmezdi. Başka bir içki daha. Bira. Ardından likör. Ve damağıma yapışan meyveli kokteylin tadı.

BAZILARIMIZ KARANLIKTA DOĞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin