10| Acıdan Yoksun

56 9 11
                                    

On the Nature of Daylight (mutlaka müzikle okuyun.)

🎹🎻🎼

Piyano melodileri.

Ve çello.

Yükselip alçalan notalar.

Devasa bir his güzergahı ruhumda, hayır, Leydi Afoni'nin ruhunda, ya da benim... Bilmiyordum. Kim olduğumu bilmiyordum.

Tek bildiğim, aynaya baktığımda gördüğüm beyaz dantelli şapkam, yüzümü kapatan maskem, dik duruşum, yakası açık saten elbisem, dantel eldivenlerim.

Karşımdaki Leydi Afoni'ydi. Ve içine sıkılı kalmış İzel, boğuluyordu.

Tolga kapıyı açıp içeriye girdi. Fabrikadaydık. Birazdan Leydi Afoni'nin görevi başlayacaktı. Her şey çok plansız olmuştu. Aktan'ın bana söylediklerinden sonra koşarak fabrikaya gelmiştim. Tolga beni sabahın altısında uyandırıp müze görevinin bugüne alındığını söylemişti.

"Hazırsın." dedi tek kelimeydi.

Hazır olan Leydi Afoni, demek istedim. Ben hâlâ eksik hissediyordum.

"Tolga."

"İzel." Telefonumda çalan klasik müzik melodileri tek hamlede kapatarak yanıma geldi. Elleri kollarımı sardı. "Bunun ne kadar önemli olduğunu biliyorsun."

"Tolga. Ben neden istemediğim bir şeyi yapmak zorundayım?"

Neden Örgüt'te olmak zorundayım?

Neden maskelenmek zorundayım?

Neden gizlenmek, saklanmak ve tanımadığım birine karşı boyun eğmek zorundayım?

"Her görev öncesi bunu yapıyorsun, İzel." Derin bir nefes aldı. "Çünkü baban..."

"Babamın canı cehenneme. Küçük bir kızı sürüklediği yere bak. Hem de sebebi yokken, Tolga! Kahrolası bir sebep olmadan!"

"Bir sebep vardı. Sadece biz bilmiyoruz."

"Yoktu." Omuz silktim. "Yoktu."

"Ne yapacaksın o zaman?" dedi Tolga. "Git buradan. Kaç Örgüt'ten. Seni bulduğumuz an öldürmeyeceğimizi mi sanıyorsun?"

Öldürmeyeceğimizi...

Açık açık diyordu. Örgüt'ten kaçtığın zaman seni öldürecek kadar değer vermiyorum, diyordu.

Yol arkadaşlığı bir yere kadar demiyordu o, biz hiç yol arkadaşı olmadık, sadece aynı yolda yürüyen insanlarız diyordu.

Kendimi ondan kurtardım. "Her neyse. Hazırım."

"Güzel. Aşağı in ve bin arabaya."

Dediğini yaparak aşağı yürüdüm. Topuk seslerim kulağımda çınladı. Kurşun sesleri gibiydi. Adım adım. Yüksek yüksek. Sert ve talepkar.

Fabrikanın önündeki siyah limuzine bindim. Şoför daha önce hiç duymadığım operalardan birini açtı.

Sesler yükseliyordu. Alçalıyordu. Kulağımdaydı hepsi. İnsanlar melodilerle bağırıyordu ve ben Ölüm'ün verdiği kanlı göreve doğru yola çıkıyordum.

BAZILARIMIZ KARANLIKTA DOĞARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin