|Bengü- Unut Beni|
|Sibel Can- Melekler|
Ölebilirim bu genç yaşımda, en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim. Şimdi kavak yelleri esiyorken başımda, sevgilim, seni bir akşamüstü düşündürebilirim.
İki tam ve bir yarım gün, tamamen ızdırap gibi geçen iki gece. Sabah olsun diye saniyeleri saydığım iki gecenin ardından nihayet bu gece bu gece biraz uyuyabilmiştim. Aslında uyumak değil, 'sızmak' doğru kelimeydi. Artık bünyemin ihtiyacı olan uyku ve baş ağrımdan ötürü aldığım ağrı kesiciler birleştiğinde biraz olsun dinlenebilmiştim.
Evde her şey normale dönmüştü, artık annem sürekli beni kontrol etmiyordu ya da Seval abla bana özel yemekler pişirmiyordu. Büro zaten normal akışındaydı, Melinay kendi ilişkisine odaklanmıştı. Aslında ben bile dışarıdan eskisi gibi görünüyordum. Sürekli çalışan, yeni bir şeyler öğrenmek için babasının peşinde koşan çaylak bir avukat, ah bir de Melinay'la birlikte hallettiğimiz işler.
Masamın üzerinde duran tamamen doğumuş yarım kahveden bir yudum aldım. Melinay gelen müvekkiliyle konuşmak için toplantı odasına geçmişti, ben de Beyza'yı bekliyordum. Çünkü hakkında uzaklaştırma kararı çıkarttığımız kocası Beyza'nın yerini bulamadığı için bana sarmıştı bu sabah itibariyle. İş için kullandığım ve numarasını çok kolay bulabileceği telefonumu arayıp tehditler savurmuştu ve ben ses kaydı aldığım için karşılık bile verememiştim.
Ben kapının çalmasını beklerken yeniden masanın üzerinde duran iş telefonum çaldı. Harika yine bilinmeyen bir numaraydı. Lakin Beyza'nın kocasının aradığı numarayla alâkası yoktu. Çalan telefonu açmak ve açmamak arasında gidip gelsemde açmıştım.
"Katre," diye kalın bir erkek sesi işitmiştim ve evet tanıdık geliyordu fakat anlayamamıştım. "Buyrun benim." diye yanıtladım ciddi sesimle. "Katre, Katre baltayı taşa vurdun be güzelim." dedi telefonun karşısındaki kalın erkeksi ses. Ve ben o an sesin sahibini anımsadım. Nişanımda duymuştum, Arel'in kardeşinin sesiydi. Evet evet yanılıyor olma ihtimalim yoktu
"Anlamadım." dedim aynı ciddi ses tonumu bozmadan. Halbuki gayette anlamıştım. Ben onun hakkındaki dilekçeyi savcılığa göndermiştim ve onun da doğal olarak haberi olmuştu. Dilekçenin altında adım yazıyordu çünkü. Ve her müvekkilde olan iş telefonum buna ulaşmakta hiç zor değildi. "Anladın, anladın." diye konuştu imalı sesiyle. "Kayınbiraderini savcılığa şikayet ederken için sızlamadı mı hiç?" diye konuştu alayla. Tıpkı Arel gibiydi, ciddiyetten uzak fakat altından ne çıkar kestiremiyordum.
"İşimi yapıyorum sadece." diye yanıtladım onu. "Hem bir suçun yoksa endişelenmene gerek yok." dedim resmi bir tavırla. Hem dediğimden farklı bir şey değildi, gerçekten de işimi yapıyordum. Ve o suçluydu o sebepten endişeleniyordu. "Yenge diye bağrıma basacaktım, Brütüs gibi içimizdeki hain çıktın." dedi bu defa ve tekrar ciddiyetten uzak bir şekilde. "Ne münasebet, yengen falan değilim, mesafeni koru lütfen."
Güldüğünü işittim, bunlar abi kardeş sinir bozucuydu. Hoş Arel bana karşı böyle davranmadığı için sinirim bozulmuyordu lakin şu an Arel'in tavrından rahatsız olan Levent'i çok iyi anlıyordum mesela. "Mesafe mi? Duymamış olayım ziyaretime bekliyorum en kısa zamanda." diye yanıtladı beni resmiyetten ve ciddiyetten uzak bir tavırla. "Anladım, iyi günler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATRE-İ ADALET |+18
Romance"Tatlı amında onu zorlaya zorlaya genişletmem için hazır bekliyor." diye konuştu yoğun sesiyle. Tek yapabildiğim başımı koltuğa yaslayıp bana yapacaklarını beklemekken bakışlarımı ona çevirdim. Bakışlarım önündeki şişkinlikte durmuştu. Dudaklarımda...