•Geçmişin Ayak Sesleri•

2.7K 83 38
                                    

Önümdeki siyah Ferrari aramızdaki farkı iyice açıp gözden uzaklaşmaya başladığında gaza biraz daha yüklendim. Hem yarışı teklif eden kişi olup hem de yenilmek biraz hayal kırıklığı olurdu. Aramıza birkaç araç daha girdiğinde artık tamamen gözden kaybetmiştim. Tamam mükemmel bir şoför olmayabilirdim fakat bir defa Arel'in altındaki araba hız yapmak için tasarlanmıştı değil mi?

Evet evet bunu bahane etmek iyi bir fikirdi. Görüş alanıma giren kırmızı ışıkla birlikte hızımı yavaşlattım ve duraksadım. Tam dol tarafımda duran siyah Ferrari yüzümde bir tebessüm oluşmasına neden olmuştu. O da kırmızı ışığa yakalanmış olmalıydı. Ferrari'nin sağ camının açıldığını gördüğümde ben de kendi camımı açtım. 

"Bu yarışı burada bırakmaya ne dersin?" diye konuştu neredeyse bağırarak. Bu gütültüye rağmen sesini duyabilmiştim. Aslında kaybedeceğim belliydi, işime gelirdi. "Ne o korktun yoksa?" diye konuştum kadınsı bir edayla. "Yenilmekten hiç haz etmem ve söz konusu sen olduğunda ben bir şekilde kaybediyorum." yüzümdeki tebessüm büyüdü. Trafik lambası kırmızıdan sarıya geçtiğinde "Hayır." diye bağırdım. Ve yeşil yanar yanmaz hareketlendim. Benden bir iki saniye sonra hareket ettiğini gördüm dikiz aynamdan. 

Daha sonra arkamdan bana yaklaştığını gördüm hızımı biraz daha arttırdığı da o da bana ayak uydurdu. Aslında gereksiz bir aksiyona girişmiştim çünkü Arel zaten bana bilerek yenilecekti. Ve açık olmak gerekiyorsa bu hız beni korkutuyordu. Hız ibresi yüzü zorluyordu ve ben altmışın üzerine bile nadiren çıkardım. Altındaki Ferrari'ye bakarsak Arel'in çok daha fazlasını yaptığına emindim. Yol birkaç dakika içinde bitti ve ben arabamı aynı yavaşlıkta evimin küçük ama güzel bahçesinden içeriye soktum. Arkamdan da Arel girmişti.

Emniyet kemerimi çözüp arabamdan çıktığımda Arel'in benden önce çıkmış olduğunu gördüm. "Kazandım sanırım." diye konuştum arabasının ön tarafına yaslanmış adama doğru adımlarken. "Çok zorlandın mı bomboş yolda elliyle giderken?" diye karşılık verdi Arel yarı alaylı sesiyle. "Evet bu durum yenilgini daha acınası bir hale getirdi." diye konuştum dilimi alt dudağımın üzerinde gezdirirken. İstese benden on dakika önce bile burada olacakken benden arkada girmişti bu bahçeye. 

"İlk yenilgim olmadı." diye yanıtladı beni Arel o ciddiyetten uzak tavrıyla. "Son da olmayacak gibi ha?" sağ elimi kaldırıp parmaklarımı usulca gömleğinin sol tarafından yakasına doğru çıkardım. "Olmasın." dedi bu defa net sesiyle. "Benim yanımda ol, turuncu kirpiklerini izleyebileyim inan bana kaç defa yenildiğimin bir önemi yok." kolunu belime dolayıp bedenimi kendine çekti.

"Senin gibi bir adama bencil, gamsız diyorlar bir de." diye karşılık verdim ona. "Doğru diyorlar," diğer eli yavaşça saçlarımın arasına girdi. "Dünya yansa bir bardak su dökmem ama senin saçının teline zarar gelse bu dünyayı bizzat ben yakarım." diye konuştu kendinden emin tavrıyla. Elbette dünyayı yakabilecek bir durumda olduğunu sanmıyordum fakat dünya yanıyor olsa bir bardak su bile dökmeyeceğine inanırdım. 

"Romantik bir adamsın." diye konuştum hayranlıkla onu izlerken. "Yakışıklısın, güzelsin, tatlısın. " dudaklarım usulca kıvrıldı. Tatlı olmak için fazla siyah yanları olan bir adamdı. O elinden geldiği kadar renksiz görünmeye çalışıyordu fakat bir tanım hep onun simsiyah bir adam olması olasılığından korkuyordu. 

İmalı bir ifadeyle gülümsedi. "Beni tatlı bulacak başka bir insan olamazdı zaten." diye konuştu. "Aynaya bakmıyor musun sen? İnsanın içi gider be sana bakarken." övmek gibi bir amacım yoktu. Hatta bana kalsaydı biraz daha çirkin ve daha az dikkat çekici olmasını tercih ederdim. Olanı söylemiştim. "Seninki de gidiyor mu?" dedi yoğun bir imayla. Uslu bir çocuk gibi başımı aşağı yukarı salladım. Gidiyordu şimdi yalan mı söyleseydim.

KATRE-İ ADALET |+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin