Eren, abisinin yanına aşağı katlara koşarken diğerleri de Bora'yı izlediler. Ayferlerin evinin girişinde rengarenk ışıklar vardı. Birbirleri içerisinde akarak tüm evi kaplıyorlardı sanki. Sarı, Kırmızı, Yeşil, Pembe, Mor, Mavi, Turuncu... tüm renklerdeki ışıklar, evin duvarlarından yansıyordu. Çarptığı düzlükten geri dönerek aynı düzlemde ilerlemeye devam ediyorlardı. Evin her yerini kaplamış gibi gözüküyorlardı ama kapı açıldığı andan beri sanki yavaşça uzaklaşmaya çalışıyorlardı.
"Bu ne?" diye sordu Sîma tereddütle. Kucağındaki Asya ile beraber Boraların birkaç adım arkasında duruyordu ama yine de evin içini rahatça görebiliyordu.
Çocukların hiçbirinin neler olduğuna dair bir fikri yoktu. Hipnotize olmuş gibi, hareket eden renkli ışıkları izliyorlardı. Bora'nın arkasına dizilmişlerdi ve hepsi birbirinin sırtından tutarak yavaş adımlarla ilerliyorlardı.
"Bu evde şu sağır abla mı oturuyor?" diye sordu Asya merakla. Sîma'nın kucağından rahatlıkla görebiliyordu evin içini. Annesinin ona aldığı boyalar gibi her tarafı renklendiriyordu ışıklar. Asya onları izlerken heyecanlanmadan edemiyordu. En sevdiği şeydi rengarenk boyalar. Odaların arasında yavaşça akmaları da ayrı bir cezbetmişti ufak çocuğu. Her birine yakından bakmak istiyordu.
"Evet tatlım. Ayferler oturuyor burada." diye karşılık verdi Sîma, gözlerini evin içine yavaşça adım atan Bora'dan ayıramayarak. Genç adamın en önde olması ve arkasındaki bütün çocukları koruma altına almış gibi ilerlemesi gözlerini dolduruyordu. Biri en ufak bir şey dese ağlamak üzereydi. Zaten günlerdir her şeye ağlıyordu ama bu seferki farklı gibi geliyordu. Eğer bir başlarsa, duramamaktan korkuyordu. Asya'ya sıkıca sarıldı ve derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Hepsi deliren hormonları yüzünden olmalıydı.
"Annem o ablanın çok güzel resim yaptığını söylemişti." diye devam etti küçük kız. "Belki yine resim yapıyordur." Sima'nın kollarından fırsat bulmaya çalışarak başını ileriye doğru uzatıp daha iyi seyretmeye çalıştı. Renkler inanılmazdı. Hareketleri, birbirlerine karışmadan farklı yönlere ilerlemeleri hayranlık vericiydi. Ufak kız onlara bakarken gülümsemeden duramıyordu. Diğer büyük çocukların neden hiçbir şey söylemediklerini anlayamıyordu. Beğenmemişler miydi yoksa? Böyle bir şey beğenilmez miydi?
Bora tek elinin işaret parmağını havaya kaldırarak herkesin sessiz olması gerekitiğini belirtti. Renkli ışıkların içerisine girmek üzereydi. Onlar kapıyı açtığından beri ışıklar geri çekiliyordu ama Bora, onları gözden kaçırmamak için dikkatle takip ediyordu. Holde yavaşça ilerleyerek oturma odasına ait olan kapının önüne geldi. Donmuş halde duran birkaç kişiyi fark etti ama daha dikkatli bakmaya vakti olmadı çünkü renkli ışıkların geri çekilme hızı artmıştı. Birbirleri üzerinde karışarak kapalı bir kapıya doğru ilerliyorlardı. Orasının Ayfer'e ait olan oda olabileceğini düşündü Bora. Renkli ışıklar o odaya ait olan anahtar deliğinden sızarak her tarafa yayılıyordu. Dikkatli adımlar atarak ışıkları takip etti. Anahtar deliğinden sızan son ışık parçaları da geri döndüğü anda, elini kapı koluna koydu ve açmadan önce arkasına dönüp diğerlerine baktı.
Çocukların hepsi nefeslerini tutmuşlardı. Diğer odalar ya tamamen boştu ya da donmuş yetişkinleri barındırıyordu. Ayfer ise hiçbir yerde yoktu. Renkli ışıkların çıktığı oda tamamen kapalıydı ve arkasında büyük bir gizem barındırıyordu. Bora oraya girmeye kararlıydı ama yine de diğerlerine bakarak güç almaya çalıştı. Tekrar kapıya dönüp açacağı sırada, Eren'in bağırışını duyarak irkildi.
"Bora abi! Nerdesiniz?!"
Çocukların hepsi evin dış kapısına doğru döndüler ve yüzü bembeyaz olmuş Kerim ile gözlerini sonuna kadar açmış olan Eren'i gördüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- 18
FantasyAniden değişti her şey! Dünya büyükler için durdu ve çocukların kendi başlarının çaresine bakmaları gerekti! Tehlike ise içlerindeydi! Korkularında! Korktukları ne varsa... Başlarına gelecekti!