17

62 6 89
                                    

Genç kız alevlerin verdiği acı ile çığlık atarken, çevresindeki yaratıklar da ondan uzaklaşmaya çalışıyordu. Öyle bir izdiham oluşmuştu ki, birbirleri üzerine tırmanan onlarca yaratık, dengelerini kaybederek tekrar İdil'in olduğu yere düşüyorlardı. Gökkuşağı alevinden nasibini alanlar acı içinde haykırırken, diğerleri de dehşet içinde kendilerine kaçacak delik arıyorlardı.

Olan biteni şaşkınlıkla izleyen diğer çocuklar, ilk saniyelerde ne yapacaklarını bilemediler. İdil onlardan yaklaşık elli metre uzaktaydı ve aralarında yüzlerce yaratık vardı. Yine de genç kızın bağırışlarından yardıma muhtaç olduğu anlaşılabiliyordu.

"Filiz!" diye seslendi Bora. Onun hızlı adımlarla yaratıklara gitmesini istiyordu. Hayal gücü aktif olduğu sürece güvendeydi. İdil'in bulunduğu kısıma doğru bir yol açabilirlerse eğer, onu o kalabalığın içinden çıkarabilirlerdi.

Sîma ve Eymen ise Bora'nın bir adım gerisinde kalarak yavaşça ilerlemeye başlamışlardı. Yaratıklar özellikle Bora'dan çekiniyordu ama hepsinin gözü Eymen'in üzerindeydi. Onu yakalamak için can atıyorlardı. Ufacık bir fırsatı ele geçirdiklerinde, bunu kullanmaktan geri durmayacaklardı.

"Bana yiyecekmiş gibi bakıyorlar!" dedi Eymen endişeyle. Herhangi bir gariplik sergileyemediği için kendisine çok kızıyordu. Elinden gelen her şeyi yapmıştı ama en ufak bir saçmalığı bile başaramamıştı. Filiz, Bora, İdil, Mert, hatta Yiğit bile bir şeyler yapabilmişti ama kendisi hiçbir şey yapamıyordu.

"Çocukluğunu düşün!" diye bağırdı Filiz. Sokaktaki yaratık topluluğunun bağırışlarından dolayı birbirlerini duymakta zorluk çekiyorlardı. "Örümcek adamı falan düşün! Hiç mi bir şeye özenmedin çocukken?" diye devam etti. Bir yandan konuşuyor diğer bir yandan da saç tellerini hedef aldığı yaratıklara doğru savuruyordu.

Bora kendilerine yaklaşmaya çalışan yaratıklara kollarını uzatarak onları durdururken, Eymen gözlerini kapadı ve bekledi. Severek izlediği bir anime vardı. Oradaki bir çocuk, gölgesini kontrol edebiliyordu. Düşmanına saldırması için üzerine ışık düşmesi ve oluşan gölgesini görmesi yeterli oluyordu. Bunu yapabilmeyi hayal etmeye bağladı. Böyle bir gücü olsa, gerçekten muhteşem olurdu.

"Bora..." O sırada Sîma, aklına gelen bir fikri denemek için küçük adımlarla başka bir yöne doğru ilerlemişti. Yaratıklar kendisine yaklaşmıyordu. Aksine, tıpkı Bora'dan kaçtıkları gibi ondan da kaçmaya çalışıyorlardı. "Bora sanırım benim farkında olmadığım bir garipliğim var." diye devam etti Sîma. Genç adam kendisine bakarken, en yakınındaki yaratığa doğru koştu ve dört adımda onu kolundan yakaladı.

Yaratık acı içinde haykırıp yere çökerken, diğerleri dehşete kapılarak birbirlerini ezmeye başladılar. Sîma'nın yakaladığı yaratık saniyeler içerisinde gri bir dumana dönüşerek havada dağıldı ve genç kız, gülümseyerek sıradaki kurbanını seçmeye çalıştı.

"Harikasın!" diye seslendi Bora. Ardından Eymen'e döndü ve onda da bir gariplik olduğunu fark etti. Genç adam gözlerini kendi ayak ucuna dikmiş duruyordu. "İyi misin?"

Eymen, gözlerini açtığında kendisindeki farkı hissedebiliyordu. Sanki ayakta durmuyordu da sokakta, caddenin üzerinde yatıyordu. Üstelik bedenini istediği yönde, istediği gibi hareket ettirebileceğini de düşünüyordu. Bakışları ayak ucundan başlayan o karartının üzerinde olduğu sürece, Eymen kendisini bambaşka bir bedende gibi hissedecekti. İki boyutu olan ve istediği gibi uzayıp kısalabilen bir bedende... Sokağın üzerinde, kendisine ait olan gölgede...

"Eymen!" diyerek kahkaha attı Bora. Genç adamın gölgesinin hızla uzadığını ve başı ile kollarının üç farklı yönden ilerlediğini görebiliyordu. Gölgelerin yaklaştığı yaratıklar kaçacak yer bulamadıkları için karşılarına çıkan diğer yaratıkların üzerine tırmanıyorlardı. "Hepiniz konsantre olun!" diye bağırdı Bora. "Gökkuşağının olduğu yöne gitmeliyiz! Yiğit, siz de benim hemen önümden ilerleyin!"

- 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin