Sîma'nın atı aniden kanatlarını öfkeyle çırparak birkaç metre daha yukarı çıktı ve tüm gücüyle kişnedi.
"Bora!" diye seslendi Sîma. "Sanırım üçü ile birden aynı noktaya bakmanın güçlü bir etkisi var." Kanatlı at bu durumdan kesinlikle rahatsız olmuştu. Belki de, Bora'nın kontrol ettiği yaratıkların aynı anda bakışlarını atın üzerinde yoğunlaştırması, onun canını yakmıştı. "Başka bir tarafa bakmayı dene lütfen!" diye devam etti Sîma ısrarla.
"Söylemesi kolay!" diye içinden geçirdi Bora. Kendine ait olan beden üzerinde hiçbir kontrolü yokken, bambaşka üç garip bedende kontrol sahibi olmayı kolay bir şey sanıyordu herhalde bu kız! Eğer isterse, seve seve uçan at ile o üç yaratığı değiş tokuş yapabilirlerdi! Ama tabii olur muydu hiç? Organik beslenmenin yanında, sadece organik temaslar isteyen doğmamış bebecik bunu ister miydi? Hayır tabii ki! Bora'nın her şeyi tek başına halletmesi gerekiyordu! Üstelik bunu yaparken de delirmemek için üstün çaba sarfetmesi gerekiyordu!
"Harika gidiyorsun Bora!"
Ses yukarıdan gelmişti. Bora başını, daha doğrusu başlarını kaldırıp bakmak istedi ama sonra kendini engelledi. Tüm yaratıkların bakışları, birkaç yüz metre ilerideki bir noktada birleşmiş haldeydi. Ayrıca üçü de yavaş adımlarla ilerliyordu. Bora sinirli sinirli içinden konuşurken, ilk okul öğretmenine kendi boş bedenini kucağına aldırmıştı. Ardından diğerleri ile birlikte yavaşça ilerlemeye başlamıştı. Tüm bunları tamamen istemsizce yapmıştı. Daha doğrusu bilinç altı ile hareket etmişti. Dikkati öfkelendiği şey üzerindeyken, mantığı ondan ayrı hareket etmişti.
"Yüksel hoca seni kucağında taşıdığını görse, kalpten giderdi adam kesin!" diye seslendi Sîma tekrar. Bora ile iletişim halinde kalmak istiyordu. O yaratıkları kontrol edenin arkadaşı olduğundan sürekli emin olma ihtiyacı duyuyordu. "Keşke bir fotoğraf makinemiz olsaydı!" diye devam etti.
"Sima!" Bora'nın sesi köpeğin ağzından yankılandı. "Bu yaratıkları kontrol etmenin bambaşka getirileri de oluyor! Sesindeki korku ve endişeyi gerçek bir nesnelermiş gibi hissedebiliyorum! O yüzden rol yapmayı kes!"
Sîma atının kanat çırpmasını engelleyerek havada asılı kaldı ve yerde ilerleyen üç yaratığı izledi. Bora her zamanki halinden farklı davranıyordu. Onun yaratıkları kontrol edebildiğini gördüğünde çok sevinmişti Sîma ama arkadaşı için bunun çok da kolay olmadığını artık anlayabiliyordu. Tekrar atının kanatlarını çırpmasını sağladı ve elinden geldiği kadar Bora'ya yaklaştı. "Senin için yapabileceğim bir şey var mı?" diye sordu tüm içtenliğiyle.
Bora birkaç saniye bekledi. Sîma her konuştuğunda sinirleniyordu, bu doğruydu ama bu sinir, kendisi için her şeyi daha kolay hale getiriyordu. Yaratıklar üzerindeki kontrolünü sağlayan yegane şey hissettiği o öfkeydi. Onun sayesinde kontrolü elinde tutabiliyordu. "Aslında var." diye karşılık verdi arkadaşına. "Beni sinirlendirmeye devam et."
"Nasıl yani?" diye sordu Sîma şaşırarak.
"Soru sorma! Sinirlendir beni! Bu sayede yaratıkları daha iyi kontrol altında tutuyorum!"
Sîma artık anlamıştı. Yaratıkları kontrol etmenin yolu duygulardan geçiyordu. Güçlü hissedilen duygular... Peki bunun için sadece öfke mi gerekiyordu? Diğer duygular da işe yarayamaz mıydı? Bunu denemenin o an için çok tehlikeli olabileceğini düşündü ve Bora'nın dediğini yapmaya çalıştı. Onu öfkelendireceğini düşündüğü her şey hakkında sırayla konuşmaya başladı.
İlk başta yavaş yavaş yürüyen yaratıklar, Sima'nın her başarılı sinirlendirme girişiminden sonra hızlanmaya başladılar. Sokaklardaki diğer yaratıklara yaklaştıklarında ise ikisi de endişelendiler ama sonuç bekledikleri gibi olmadı. Bora'nın hareketsiz bedeni, diğer yaratıkların umurunda bile değildi. Onu tek fark eden, sokaktaki yaratıklarla mücadele etmeye çalışan diğer çocuklardı. Hatta bazıları Bora'yı kurtarma girişiminde bile bulunmuşlardı ama yaratıkların ağzından çıkan mantıklı kelimelerden korkarak hızla geri çekilmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- 18
FantasyAniden değişti her şey! Dünya büyükler için durdu ve çocukların kendi başlarının çaresine bakmaları gerekti! Tehlike ise içlerindeydi! Korkularında! Korktukları ne varsa... Başlarına gelecekti!