İdil kahkaha atarak kanatlarını çırptı ve önünde durdukları binaların çatısını görebilecek kadar yükseldi. Bakışlarını az önce cami minaresinde gördükleri çocuğa dikti. Adının Eren olduğunu söylemişlerdi ama İdil onun bambaşka bir şey olduğuna emindi. Planları olan, bunun için elinden gelen her şeyi yapacak olan bir şey... Onun ne planladığını öğrenmeliydi ve eğer kendi çıkarlarına uymuyorsa, onu engellemeliydi.
Bora, Eymen, Filiz ve adının Esila olduğunu öğrendikleri küçük çocuk, büyülenmişçesine Sîma'nın altındaki tek boynuzlu atı izliyorlardı. Kocamandı. Üzerine en az üç kişinin binebileceği kadar genişlikte sırtı vardı ve kanatlarını çırptığında, her iki yanındaki binalara neredeyse değecekti. Peri masallarından çıkmış gibi görünüyordu. Nefes alıp verişlerinde çıkan ses, herkese güven veriyordu ve koca cüsseli at, sadece sahibinden alacağı emirler için sabırla bekliyordu.
Yaşadığı garipliğe kısa süre içerisinde alışan Sîma, sağ kolunu aşağı doğru uzatarak küçük kızı yanına çağırdı. Diğerleri sokakta yürüyerek devam edebilirlerdi çünkü yaratıklar onlardan olabildiğince uzak durmaya çalışacaktı. Esila ise henüz hayal gücünü harekete geçirememişti. Bu yüzden yaratıklar için iştah açıcı bir besin konumundaydı. Onu yakaladıkları anda, zavallı Yiğit ve diğer küçük çocuk gibi hızla ortadan kaybedebilirlerdi. Buna asla izin vermeyecekti.
"Bu harika bir şey." diye mırıldandı Esila, Sîma'nın arkasına geçtiği anda. "Bunu nasıl yaptığını bana da öğretebilir misin?" diye sordu. Bir şeyler hayal etmesi gerektiğini biliyordu ama uyandığından beri o kadar çok korkuyordu ki, aklına sadece dehşet verici şeyler geliyordu. Üstelik teyzesinin küçük oğlu da ortadan kaybolmuştu. Yaratıklar onu alıp gitmişti. Esila bunu düşündükçe ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.
"Senin bir şey yapman gerekmiyor tatlım." dedi Sîma ve küçük kızın kollarını kendi beline doladı. "Birazdan seni güvenli bir yere götüreceğim. Söz veriyorum. Sen bana sıkıca sarıl sadece." Altındaki devasa hayvanın yelesini okşadı ve içinden onunla konuşmaya başladı. Havada olabildiğince yükselmeleri gerekiyordu. Yaratık sürüsünün nereden geldiğini görebilmeleri için buna ihtiyacı vardı.
Bora dikkatle sokağı kaplayan yaratıkları incelemeye başladı. Kan gölü orada durduğu sürece, asla o kısıma yaklaşmayacaklardı ama o şey her ne ise, kendileri için de acı vericiydi. Bunu bizzat tecrübe etmişti. Sakin bir zamanında bu konu üzerine uzun uzun düşünmesi gerektiğini biliyordu ama o sırada önceliği sokağı yaratıklardan temizlemekti. Bunun için de yaratıkların oluştuğu yetişkinlerden kurtulmaları gerekiyordu.
Filiz ve Eymen'in de yardımıyla sokakta ilerleyebilecekleri bir yol oluşturmuşlardı ama bu şekilde çok yavaş hareket edebiliyorlardı. İdil en yakın yetişkinin yaklaşık yüz metre ileride olduğunu söylese de Bora ona karşı çıktı. İlk gidecekleri yön sokağın diğer tarafıydı. Orada bir çocuk arabada mahsur kalmıştı ve Bora, bunun sebebinin o arabaya temas halinde bulunan yetişkinden kaynaklandığını düşünüyordu. Ayrıca ilk çıkan yaratıklar da bu yetişkinden meydana gelmişti. Eğer zamanın bir önemi varsa, oradan gelen yaratıklar diğerlerine göre çok daha gelişmiş olmalılardı.
"Tabii ki zamanın önemi var!" dedi İdil heyecanla. "Şunların arasındaki gelişmişlik düzey farkını görmüyor musun? Bazıları basit bir hayvandan ibaretken, bazıları kanlı canlı birer vampire ya da kurt adama benziyor!"
O sırada Sîma, tek boynuzlu atı sayesinde kendi evlerinin bulunduğu binaya kadar ilerlemişti. Pencereden kendisine bakan Asya ve Ayfer'e hafif bir gülümsemeyle karşılık verdikten sonra bakışlarını aşağıdaki sokağa çevirdi ve kapıya ulaşmalarının imkansızlığını gördü. Esila'yı Ayfer ve Asya'nın yanına bırakmak istiyordu ama o kapı, yaratıklardan dolayı görünemeyecek duruma gelmişti. Bir şeyler yapmalıydı bu konuda. Atının yelesini okşayarak zihninde onunla konuştu. Yaratıkların üzerinde kısa bir keşif turu attılar ve bu sadeye Sima, sokakta üst üste en az üç yaratığın durduğunu fark etti. Onları, en azından kapının önündekileri uzaklaştırmaları gerekiyordu. Bunun için de diğerlerinin yardımına ihtiyacı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- 18
FantasyAniden değişti her şey! Dünya büyükler için durdu ve çocukların kendi başlarının çaresine bakmaları gerekti! Tehlike ise içlerindeydi! Korkularında! Korktukları ne varsa... Başlarına gelecekti!