14. Bölüm: B-Ben sana... aşığım

81 18 33
                                    

Anıl gelmişti ve bu bana kendimi o kadar güvende hissettiriyordu.

"Biz de seni bekliyorduk. Hoşgeldin" dedi kolumu tutan adamlardan biri.

"Kes çeneni ve bırak onu!"

"Elbet bir karşılığı olacak" Anıl bunu duyunca tuttuğu nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi.

"Ne istiyorsun lan it?"

"Elinde olan bütün armaları bana ver!"

"Armalar bende değil" Bir dakika ya ne armasından bahsediyordu bunlar? Bir armanın nesi bu kadar önemliydi? Bilmediğim bir şey olduğu kesindi. Artık buna emindim. Daha sonra boynumda ucu sivri olan bir şey hissettim ve evet bu canımı çok yakmıştı. Gözlerim istemsizce doluyordu. Adam elindeki her neyse giderek daha çok bastırıyordu. Boynumdan sıcak bir şeyler aktığını hissettim. Çığlık atarak ağlamamak için zor duruyordum.

"Yapma! Bırak onu!" diye bağırdı Anıl ve bir adım öne çıktı.

"Yarın yanıma gel ve dediğim şeyi yap. Yoksa..."

"Tamam. Yapacağım. Onu bırak. Bana istediğini yap ama onu bırak!" Daha sonra ben ne olduğunu bile anlamadan adam beni yere doğru attı. İçimde çok büyük bir öfke vardı. Gözkapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı. Çok üşüyordum. Sanırım yine bayılacaktım. Yere düştüğüm anda Anıl yanıma koştu. Yüzündeki öfkeyi size nasıl anlatabilirim ki...

"A-Anıl üşüyorum"

"Geçecek tamam mı? Bizzat ben hepsini geçireceğim" dedi ve yerdeki kafamı kaldırıp dizine koydu. Elini yavaşça boynuma götürdü ve akan bir damla kana elini sürdü.
"Acıdı değil mi?"
"Çok acıdı"
"Merak etme. Onunki de acıyacak hem de misliyle" dedi. Daha sonra gözlerim kapanmaya başladı. Sanki normal bir şeymişçesine bir şey demiyordu. Sonra beni kucağına aldı ve yürümeye başladı.
"Hastaneye gidelim mi?" sanırım bu ses Fatih'e aitti.
"Gerek yok. Ben onu iyileştiririm"
"Bizim gitmemiz gerekiyor. Sizi de eve bırakalım" ve bu da Can'ın sesiydi. Daha sonra takım ediyorum ki arabaya bindik. Aradan ne kadar zaman geçtiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ama indiğimizi anlamıştım.
"Geldik mi?"
"Geldik elektrik trafosu geldik"
"Elektrik trafosu mu?" zar zor konuşuyordum. Ama onunla konuşmak için konuşuyordum.
"Senden sadece elektrik aldığım için elektrik trafosu" Bunu duymamla aptal aptal sırıtmaya başlamıştım. Daha sonra beni yumuşak bir yere koyduğunu hissettim.
"Üşüyorum"
"Biliyorum. Ama ateşin var. Geçecek birazdan. Gel montunu çıkaralım" dedi ve o an montum kollarımdan sıyrıldı. Daha çok üşümeye başlamıştım.
"N'olur bir şey ver. Üşüyorum"
"Üstünü örtersem ateşin çıkar"
"Isıt beni"

Anıl Karataş

Bunların hepsi kral suyu yüzünden oluyordu. Ama bunu ona anlatamadım.
"Isıt beni"
"Ne?" Bir dakika ben yanlış duymamıştım değil mi? 'Isıt beni' demişti.
"Duydun işte. Isıt beni. Donuyorum"
"Sonra bana yanıyorum diye ağlama o zaman" dedim.
Yanına oturup kollarımı vücuduna doladım. Daha sonra kafasını göğsüme koyduğunda bütün kalbim resmen delirmiş durumdaydı. Heyecandan ölecek gibiydim. Sadece ellerim değil bütün vücudum titriyordu ve zor nefes aldığımı fark ettim. Sanırım artık korktuğum şey başıma gelmişti. Bir dünyalı ya aşık olmuştum.
"Anıl?"
"Efendim"
"Bana şarkı söyler misin?" Bunu duyunca istemsizce gülümsemeye başladım ve tabii daha sonra da şarkıya.
"Seni bana ayırdım,bütün İstanbul biliyo'
Çok söyledim ama kendini ölümlü sanıyo'
İnanmazsınız sesinde kuşlar yaşıyo'
Ah bi'de gülünce kafam yanıyo' "
"Çok güzeldi. Sen nerelisin?" Bu soruları neden sorduğunu bilmiyordum. Ama bu hoşuma gidiyordu. Ama zor yerden sormuştu. Buralı değildim ki. Ne diyecektim?
"İstanbul, İstanbulluyum "
"İzmir bende"
"İzmir bombasıyım diyorsun yani" dedim gülerek.
"Uykum geldi"
"Uyutayım mı?" dedim ama cevap gelmedi. Sanırım çoktan uyumuştu. Güzelim benim. Bu şekilde uyuması beni deli ediyordu. Kendimi zor tutuyordum. Önce beni kabul etmeliydi. Aradan saatler geçti ve ben Derin uyuduğunda beri saçlarıyla oynuyordum ve aynı zamanda yanaklarını okşuyordum. Koskoca çete lideri ve aynı zamanda yıldırım lordu şuan bir kız göğsünde uyudu diye neler yapmazdı. Yavaşça uyandığını hissettim. Keşke biraz daha kalsaydı.
"Günaydın uyuyan güzel" dedim sırıtarak. Bunu duyunca aniden kalktı.
"B-Ben senin göğsünde mi uyudum?"
"Yok daha neler?"
"Ya ben seni..." sözlerinin devamını her ne kadar merak etsem de kapı çaldığında durmak zorunda kalmıştı. Kimin geldiğini en az benim kadar merak ediyordu. Suratımı asarak kapıyı açtım ve karşımda Rowan'ı görünce kısa bir şok geçirdim

Derin Atacan

Kimin geldiğini gerçekten merak etmiştim. Hemen ardından kapıya koştum. Kapıda duran kişi Mete idi. Onu hatırlamıştım.
"Hoşgeldin Mete"
"Mete? Ha evet hoşbuldum"
Ne olduğunu hiç bir şekilde anlamamıştım .
"Anıl acil konuşmamız lazım" dedi endişeyle. Kesin kötü bir şey oluyordu. En önemlisi her şey neden benden saklanıyordu?
"Anıl ne oluyor? Bir şey oldu değil mi? Bana söylemiyorsun"
"Derin ne olur, anlatacağım ama lütfen zaman ver" dedi ve Mete ile birlikte odasına kapandı. İçimdeki şeytana uymak istiyordum ve öyle de yaptım. Koşarak kapıya kulağımı dayadım ve söylenenlere kulak kabarttım. Sesler çok boğuktu ama konuşulanları duymak için de yeterliydi. İlk önce Mete'nin sesi doldu kulaklarıma.
"Watt anlamak zorundasın. İkna etmeye çalıştım. Ama cezayı şimdi almanı istiyorlar. Ayrıca onu koruduğunu bilselerdi hakkında çoktan idam kararı çıkmış olurdu"
"Şuan olmaz. Gelemem. Daha kendini bizim gibilerden koruyacak güce sahip değil. Güçlerini kontrol edemiyor
İdam edilmek umrumda değil. Gelmiyorum!" Bir dakika duyduklarım normal şeyler değildi. Ben ne duyuyordum. Sanırım yanlış anlıyorum her şeyi. Çünkü bunlar gerçek olamazdı. Bu seferlik aldırmayıp dinlemeye devam ettim.
"Ayrıca eğer gelmezsen onu daha çabuk bulurlar"
"O kendini koruyamaz çünkü henüz güçlerini kullanmayı bilmiyor. Onu bırakmam, bırakamam" Anıl beni mi kastediyordu? Ne gücü?
"Derin'i de alalım o zaman. Git anlat herşeyi. 'Ben insan değilim. Özel güçleri olan bir yaratığım ve yıldırım lorduyum. Ama sende farklı bir şey var ve bu yüzden bizim gibi olan herkes seni öldürmek istiyor' de!" Bunu duyduğumda içimde kopan bir şeyler olduğunu hissettim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Başım feci dönüyordu. Elimi kalbime yerleştirip derin nefesler almaya başladım ve kapıya dayandım. Ama sanırım Anıl onları dinlediğimi anlamıştı.
"Derin neden dinliyorsun? Derin of Derin!" dedi bağırarak ve yaslandığın kapı bir anda kaybolunca kendimi Anıl'ın kollarının arasında buldum. Yine ona bakıyordum ama farklı gözlerle...
"S-Sen in...san değil misin?"
"B...Ben..." dedi ve Mete'ye döndü. "H-Hayır" dedi en sonunda. Duyduklarıma inanamıyordum. Bu gerçek olamazdı. Ben rüya mı görüyordum?
"N-Nasıl?"
"Ama bunları şimdi duymaman gerekiyordu" Daha sonra kucağından kalkmaya çalıştım ama izin vermedi.
"Siz buraya ne için geldiniz? Eğer insan değilsen burada yaşayamazsın"
"Bunların hepsini anlatacağım ama henüz çok erken. Hepsini anlatacağım" dedi. Daha sonra Mete'ye döndü.
"Hafızasını sil!"
"Ne?" diye bağırdım. Bu...
"Watt delirdin mi sen?"
"Watt kim?"
"Sana hafızasını sil dedim Rowan" daha sonra adının Rowan olduğunu öğrendiğim Mete yanıma gelip parmağını başıma koydu. Gözyaşlarımı tutamıyordum.
"A-Anıl ben seni unutmak istemiyorum"
"Beni unutmayacaksın güzelim. Sadece şuan yaşadıklarımızı unutacaksın. Ama ben hepsini hatırlayacağım"
"Bir şey söyleyebilir miyim?"
"Ömrümün sonuna kadar dinlerim seni. Söyle alev topum"
"B-Ben sana... aşığım" dedim titreyen sesimle. Tüm vücudum korkuyla titriyordu.
"Ezelden beri senin için yaşıyormuşum meğer. 2880 yaşındayım ama senin gibisini görmedim. Kalbim ve ben emrindeyiz. Ben de sana aşığım" dedi sırıtarak ve ben daha ne olduğunu anlamadan dudaklarımız birleşiverdi. Ağlıyordum, hem de çok. Şuan yaşadığım hiç bir şeyi unutmak istemiyordum. En çok ta Anıl'ın beni  sevdiğini söylediğini...

"Bize burda yer yok sanırım" dedi Mete gülerek. Daha sonra bana döndü.
"Her şey çok güzel olacak"
"Var olduğum sürece senin için yaşıyorum" diye ekledi Anıl.
"Eğer ölürsem kaç yıl daha yaşarsın? 2880 çok büyük bir yaş"
"Benim yaşayacağımı nereden çıkardın?"
Daha sonra 'gözlerini kapat' komutunu almamla gözlerimi kapadım ve her ne kadar imkansız olduğunu bilsem de hiç bir şeyi unutmamayı diledim...

Yakışıklı YalancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin