Gözlerimi açtığımda çok lüks bir odanın içinde olduğumu fark ettim. Rex'in evlerinden birinde olmalıydım, bu kadar ihtişam ancak krallığın mülklerinde olurdu. Hava karardığına göre en az beş saattir uyuyor olmalıydım. Üzerimdeki örtüyü kaldırdım, yataktan çıkmak istiyordum. Ayaklarım soğuk ahşaba değince ürperdim, bu aynı zamanda beni kendime getirmişti. Zorlansam da yürüyüp odadaki aynanın karşısına geçtim.
Her zamankinden daha fazla kötü görünüyordum. Gözlerim kızarmış, göz altlarımda mor halkalar daha da belirginleşmiş. Ten rengim ise soluk bir griye kaçmıştı. Saçlarımı parmaklarımla tarayıp at kuyruğu yaparak düzene sokmaya çalıştım, ten rengim ve mor halkalar için yapabilecek bir şeyimin olmamasını kabullenip odadan çıkmak için kapıya ilerledim.
Merdivenleri görene kadar koridorda ilerledim. Ben merdivenlerden inerken mutfak olduğunu tahmin ettiğim yer ile salondaki yemek masası arasında mekik dokuyan çalışanların koşuşturmasına şahit oldum. İnsanların bu kadar çok çaba ve telaşını prensin buraya çok sık gelmemesine yordum. Çünkü hayatımda bu kadar panik yapan kalabalık topluluğuna denk gelmemiştim.
Ben merdivenlerin bitişinde durmuş, gözlerim Rex'i ararken varlığımın farkına varan genç bir çalışan yanıma geldi.
"Hanımefendi uyandığınızı bilmiyorduk bizi bağışlayın, dilerseniz yemek hazır olana kadar salonda bekleyebilirsiniz."
"Sorun değil, Prens Rex'i görmem gerekiyor. Kendisi şuan nerede acaba?"
"Efendim Prens Rex üst kattaki çalışma odasında Kral Ronald ile önemli bir toplantı yapıyor. Maalesef görüşmeniz yemeğe kalmış olacak."
Kralın burada olması insanları bu kadar tedirgin etmişti demek. Kraliyetin hastanesi ruh parazitleri tarafından bombalanmıştı, konuşmaları gerekliydi. Çalışanın dediğini yapıp salona geçip oturdum.
Şominenin ateşini izledim bir süre, sonrasında gözüm salondaki çalışanlara takıldı. Büyük bir titizlikle masayı kuruyor, mutfağa koşuşturuyorlardı. Yirmi dakika sonra önde Kral arkada Rex merdivenlerin başında göründü. Beraber basamakları inerken kral gözlerini üzerimden ayırmadı. Onlar bana doğru yürürken ben de ayaklandım. Şimdi yanıma gelmişlerdi.
"Merhaba Kaylee, iyi olduğunu görmek sevindirci."
Ellerini uzatmış tokalaşmıştık. Merhaba kralım, teşekkür ederim, gibilerinden bir şeyler mırıldanmıştım. Rex'in ilgili bakışları benim iyi olup olmadığımı tartıyordu. Sonuçtan pek memnun olmasa gerek, kaşları hafiften çatılmıştı.
"Kral Ronald müsaadenizle yemeğe geçelim mi? Kaylee için çok yorucu bir gün oldu bir şeyler yemesi gerekiyor."
"Ah, tabii, lütfen buyrun, masaya geçelim."
Kral önde ben ve Rex arkasında sofraya ilerledik. Baş köşede kral, kralın iki yanında karşılıklı olarak ben ve Rex oturduk. İlkin sıcak kremalı mantar çorbası ile yemeğe başladık. Yumuşak içimi midemi rahatlatmıştı. Sonrasında ana yemekler yendi, tatlılar servis edilirken Rex bana iki porsiyon bırakmalarını söyledikten sonra göz kırptı. Ben de ona gülümsedim, geçen defa tatlı yememe engel oluşuna vurgu yapıyordu sanki. Tatlıyı çok sevdiğim için bu durum beni memnun etti.
"Kaylee, sana teşekkür etmek istiyorum."
Konuşan Kral Ronald'dı. Neden bana teşekkür etmek istiyordu ki?
"Krallığın en önemli hastanesine yapılan alçakça saldırıda yüzlerce insan ölebilirdi. Sayende herkes kurtuldu."
Şükürler olsun. Kimsenin ölmemesine çok sevinmiştim, benim öldürülmem için yapılan bu saldırıdan herkesin sağ olarak çıkması gerçekten mucizeydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Yol
FantasíaBir yol bulmalıydım. Bunca acıya ezilmişliğe karşı savunmam gerekiyordu benliğimi. Ben korkak olmamalıydım. Kırmalıydım bütün zincirleri. Ama nasıl? İçinde debelendiğim bu girdaptan kurtulmayı nasıl becerecektim. Düştüğüm karanlık kuyudan kurtulmanı...