Huzur

88 46 100
                                    

Rex’in söylediği gibi eşyalarımı topluyordum. Tüm görevliler tutuklanmıştı. Edwin ve Dina evlerine gitmişlerdi. 16 yıldır yaşadığım yerden ayrılıyordum. İlk kez bir yerden ayrıldığımda 7 yaşındaydım. En derin ayrılıktı. İkincisinin bu kadar beni etkileyeceğini tahmin edemezdim. İnsan garip bir canlı. Her şeye alışıyor. Bu karanlık, zararlı, zehirli yerle bile bir bağ kurmuşum. Boşluk ve bilinmezlik korkutucu. Alıştığın şey kötü bile olsa güvenli.

Gitmeye hazırdım. Prens Rex salonda beni bekliyordu. Birçok koruması olmasına rağmen gitmemiş, bana yolculukta eşlik etmek istediğini söylemişti. İtiraz etmeden kabul etmiştim. Duyduklarımdan sonra itiraz etmeye bile gücüm kalmamıştı.
Salona girdim. Eğdiği başını ellerinin arasına almıştı. Onun için de zor bir gün olmuştu. Krallığının gözetimindeki kimsesiz bir kızı deneylerinde kullanmışlardı. Hayatım tehlikedeydi.
Varlığımı fark edince ayaklandı. Aç olup olmadığımı eksik bir şeyimin kalıp kalmadığını sordu. Gitmek istediğimi duyunca korumalarına eşyalarımı arabaya yüklettirdi.

‘’Kaylee seni koruyamadığımız için üzgünüm. Ama bana güven her şeyi telafi etmenin bir yolunu bulacağım.’’

Bunca yıl sevgisiz büyümemi, çektiğim aile özlemimi, devamlı aşağılanmayı, hakareti, ölümlerden dönüşümü... Gerçekten her şeyi telafi etmenin bir yolu var mıydı?

"Bahsettiğim şey yalnızca sağlığın değil. Ben ruhuna açtıkları hasarları da onarmanın bir yolunu bulacağım." Dedi sanki düşüncelerimi okuyormuş gibi.

"Bunu neden yapmak istiyorsun?"

"Sen bizim sorumlulumuğuz altındaydın, hatayı yapan biziz, düzeltmesi gereken de."

Sustum. Yol boyunca söylediği son cümle bu oldu. Nereye gideceğimizi de sormadım. Bilsem ne yapabilirdim ki. Kendime ait bir hayatım olmamıştı. Hep birilerinin gözetimindeydim. Araba birden durdu. Etrafta bina ev benzeri birşey yoktu.

"Geldik mi, neden durduk?"

"Ben acıktım, senin de aç olduğunu düşünüyorum. Çok sevdiğim bir arkadaşımın işlettiği bir restorant var. Oraya gideceğiz."

"Ben yakınlarda bir  restorant da göremiyorum."

Güldü, gerçek bir gülüştü ve çok güzeldi.

"Arkadaşım sağlıklı yaşama kafayı takmış durumda. Lokantasına giden yoldan ancak bisiklet geçer. Bu yüzden durduk."

Bisiklete binmeyi bilmiyordum. Umarım yürüyerek giderdik.

Araçtan inince korktuğum başıma gelmişti, yolun kenarında park edilmiş onlarca renkte çeşit çesit bisiklet karşıladı bizi.

"Haydi Kaylee bir tanesini seç ne duruyorsun."

Rex iri cüssesine uygun kocaman bir bisikleti seçti. Aniden gözlerinde bir merhamet duygusunun geçtiğini hissettim. Mahcup bir şekilde yanıma geldi.

"Özür dilerim, tahmin etmeliydim. Benim bisikletimin arka kısmına oturursun."

"Babam öğretecekti, festivalden sonra fırsatını bulamadık." Çok üzgün çıkmıştı sesim. Duygusallığımı gizleyemiyordum.

"Bizim çokça fırsatımız olacak. İlk işimiz bisiklet sürmeyi öğrenmek olacak. Bunu öğrendiğim çok iyi oldu. İyi ki acıkmışım, teşekkürler midem."

Kıkırdadım. Bana çok iyi gelmişti bu esprisi ve jesti. Gülüşüme öyle tuhaf baktı ki utandım. O da boğazını temizleyip bisiklete bindi. Arkadaki yere oturdum. Ellerimi koyacak yer aradım hareket ettiğimizde desteğe ihtiyacım olacaktı. Arkadaki demir kısımları rahatsızca tutup kendimi güvenilir bir pozisyona getirmeye çalışırken sesini duydum.

Yeni Yol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin