12. bölüm

6.1K 421 31
                                    

Kalabalık geçmem için iki yana ayrıldığında kafesin kapısı tam karşımda kaldı. İçeride, kuyruğu dik tutmak için büyük bir çaba gösteren piç korkuyla bana baktı.

Üstüne kendinden emin bir panter gibi, sakin adımlarla yürüyordum. Korumalardan birisi kapıyı benim için araladı ve girdiğim gibi kilitledi.

"Heyecanlı mısın? Korkuyor musun? Köşeye sıkışmış mı hissediyorsun yoksa? Ben enerji doluyum, bebeğim de öyle. Seni nasıl sikeceğimi baş köşeden izlemek için onur konuğum olarak getirdim onu..."

Sözlerimle yutkunup etrafına bakındı, gözleri Deniz'i bulduğunda öfke ve şehvet aynı anda yüzünden okunuyordu. Hakem maçı başlatan düdüğü çaldığı gibi ilk yumruğumu patlattım, hızımla zincirlere çarpıp yere doğru kaydı.

"Kalk lan ayağa...." son ses bağırmamla izleyici coşmuştu, onun bebeğime bakan gözlerini oymak istiyordum. Tezahüratlar mekanı sarsacak kadar yüksekti.

Yerden destek alıp kalktı, ellerini önüne siper edip düzgün bir pozisyon aldı. Yüzümdeki ifadeyi silip tek kaşımı kaldırdım, nefes alıp bana doğru hızlı bir adım atıp yumruk salladı.

İyiydi, hızlıydı da. Sırıtıp ona, bel kısmına gelecek hızlı bir tekme salladım ve yüzünde oluşan acı dolu ifadeyle gülümsedim.

Kendini toplayıp bir kez daha atak yaptı, karnına iki sağlam yumruk attım. Nefesini kesen yumruklarla dizinin üstüne çöktü, bir kez daha ayağa kalktığında deli bir kahkaha savurdum.

Bahisçinin artan sesi, tezahüratlar ve diğer seslerin arasında miniğimin güzel sesi kulağıma ulaştı.

"Sevgilim, nakavt et." Gözlerimiz birleştiğinde derin bir nefes alıp başımı eğerek onayladım. Bal gözleri ışıl ışıldı.

Zincirlerdeki ellerine yaklaşıp minik parmağına sert bir öpücük kondurdum. Büzülen dudaklarına rağmen gülümsüyordu, avcunu zincirlere dayayıp yanağını yasladı.

Yanağını da öptüm ve arkama dönüp piçe doğru yürüdüm. Deniz arkamda yüksek sesle tezahürat ederken korkuyla beni izleyen Selim piçine yaklaşıp fısıldadım.

"Seni biraz daha süründürecektim ama onun istediği herşeyi yapmak için kendime söz verdim biliyor musun? Yani ona dua et, yoksa en az bir saat dayak yiyecektin burada." Yutkunup bir adım geri gittiğinde iki kez yerimde zıpladım.

Bunun ne demek olduğunu bilen hayranlar tempolu alkışa başlamıştı bile. Her yerde, alkışla bir lakabım yankılanıyordu... 'Ex, Ex, Ex' sırıtıp sert bir döner tekmeyle piçi nakavt ettim.

Yere düşen bedeni aldığı darbe yüzünden hareketsizdi, hakem yine galibiyetimi duyurduğunda kafes açıldı. Bir kaç adım sonra miniğimi kucaklayıp tüm insanların önünde sertçe öptüm.

Kızaran yüzü, minik bedeni, kokusu, herşeyi beni mahvediyordu. Elimdeki koruyucuları fırlatıp attığımda onu kucaklayıp soyunma odama götürdüm.

Kapının arkasına yasladığım bedeni çıldırmış gibi öperken, kollarımda eridiğini fark ettim. Eski burnu havada hali kalmamıştı, benim için eriyordu. Tıpkı onun için eridiğim gibi...

Elbisesini yukarı sıyırdım, tüllü kumaş kolayca havalanmıştı. Çamaşırını yırtıp attığımda inleyerek karşılık verdi. İki parmağımı yalayıp içine ittim ama bekleyecek halim yoktu, kısa süre sonra girmek istiyordum.

"Bu kadar yeter mi, dayanabilir misin bebeğim?" Kafasıyla onaylayıp dudaklarıma kapandı.

Kendimi tutamıyordum, ona susamıştım. İçine sertçe girip sesinin odada yankılanmasını sağladım. Tırnakları omzuma saplanmıştı, kalçasından tutarak hareket etmeye başladığımda sesi daha da yükseldi.

"Acıyor mu bebeğim, acıyorsa dururum." Hızla kafasını iki yana salladı.

"Durursan seni öldürürüm, çok iyi hissediyorum." Sözleriyle gülüp giriş çıkışlarımı hızlandırdım, ağzı iyice açılmış, nefes nefese kalmıştı.

"Sevgilim, daha sert. Beni senin yap Timur.." adımı bu haldeyken dudaklarından duymak beni delirtmişti ve deli gibi hızlandım.

Artık ikimizde sadece inliyorduk, tenimizin sesi ve inlemelerimiz bizi sona taşırken önce Deniz inleyerek kendini hazza teslim etti. Aletimi saran deliğin kasılmaları yüzünden bende çok dayanamamıştım.

Kucağımda bebeğimle deri koltuğa oturup nefeslendim bir süre, onu üstümden kaldırıp ayağa diktiğimde titreyen dizleri dikkatimi çekti. Onu oturtup temizledim ve kendimde duşa girdim.

Soyunma odasından çıkarken yerde duran, yırtıp attığım çamaşırını aldım. Kimsenin dokunmasını istemiyordum, onun çöpü bile benimdi. Alıp cebime koyduğumu görünce hafifçe güldü, omzumu öpüp benimle patronun odasına geldi.

Paralarımızı alıp çıkmadan önce hayretle gözleri büyümüştü, yarı fiyat almama rağmen oldukça yüksek bir miktar toplanmıştı. Bardan da bir şişe viski kapıp evime sürdüm, onu evime götürme zamanım gelmişti.

Knockout Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin