İNCİLAY ŞAHİN
Gözlerimi açamıyorum, başımda tonlarca ağırlık varmış gibi kafamı kaldıramıyorum.
Elbette açacaktım gözlerimi, ama şu an bana dünyanın en zor şeyiymiş gibi geliyor.
Aslında biraz düşünüp böyle kalabilirim, belki de tekrar bayıltsalar da biraz daha uyuyabilseydim.
Yalnızlık esirim olmuş, tüm ruhumu sarmıştı adeta, ve ben kurtulmak için çabalamaktansa yalnızlığıma dertleşiyordum. İçimdeki çocuk avaz avaz bağırıp çocukluğunu arıyordu, ve ben koskoca dertlerin sahibi bir insana dönüşüp bu yaşta büyümüştüm. Ne acıydı çocukluğuma çocukluğumu verememek.
Mesela, hiç annemin elini tutup okula gitmedim, babam hiç çantamı taşımadı. En çok çocukluğuma yenildim, ama tek tesellim dimdik ayakta duruşumdu, tüm zorluklara rağmen. Zaten sürekli hayatla savaşıyordum, istesem hepinizle düşman olurdum.
Hafiften gözlerimi araladım, kapkaranlık bir odanın içinde yatakta uzanmış bir şekilde yatıyordum. Beni kim buraya neden getirdi, ne yapmak için getirdi, bir gram fikrim yoktu.
Tam olarak ne olduğunu ve buraya nasıl geldiğimi net hatırlayamıyordum. Kafama yeni yeni dank ediyordu, kaçırıldığım.
Ayağa kalkmak için hareket ettim, üzerimde hâlâ gelinlik vardı ve evet, yine karşımda kocaman bir ayna vardı. sanki hayat bunu bana bilerek sunuyordu, "Bak kendine de ne kadar berbat olduğunu gör" diyordu sanki ayna bana.
Aynanın önüne geçip gözlerimdeki makyajın akmış olduğunu, elbisenin bir kısmının çamur olduğunu fark ettim. Sanırım beni sürükleyerek getirmişlerdi. Saçlarım dağılmış, her zamanki gibi berbat gözüküyordum.
Kapıya doğru ilerledim. Sanırım alt kattan bir ses geliyordu. Dinlemek için kapıya oldukça yaklaşmıştım. Hatta biri kapıyı açmaya kalksa beni odanın diğer ucuna fırlatabilirdi.
Ve gür bir erkek sesi duydum: "Abi, bu kızı buraya getirdik ama tam olarak ne yapacağımızı bize anlatmadın." Bu ses, beni kaçıran adamın sesiydi.
Bu soruya cevap verecek olan kişi, sanırım beni isteyen kişiydi.
Biraz daha yaklaştım kapıya. Bir iki dakika cevap gelmedi. Sonra "Orasını karıştırma Ahmet, bundan sonra olacaklar benim kontrolüm altında. Gerisine karışmayın" dedi gür bir erkek sesi. Evet maço abimizi de tanımıştık gerçi, adamım sesi bile yakışıklıydı!
Şu an benim korkmam gerekiyordu, ama o kadar boşvermişlik vardı ki üstümde, ne olacaksa olsun havasındaydım.
Kapıya biraz daha yaklaşınca ayak sesleri buraya doğru geliyordu. Ben de malum dinlediğimi belli etmemek için cama doğru ilerledim.