Bir video: Kader, babam ve Kaderin annesi bir kafede oturmuş, gülümseyerek iştahlı bir şeyler konuşuyorlardı. Kader, babamın yanında Güler abla da babamın karşısında oturmuş, sigarasından çekerek gülümsüyordu. Babamın eli Kaderin saçlarını okşadı ve Kader de babama kocaman sarılıyordu.
Bu video hiç anlamadığım bir şekilde içimi acıttı, hatta öyle bir canımı yaktı ki gözümden acının yaşları döküldü.
Emir, elindeki telefonu cebine tekrar koyup halimi şaşkınlıkla izledi ve ben de karşımdaki aynadan kendi halime bakıp göz yaşı döküyordum.
Emir, "Gördün işte, seni önemseyen kimse yok, o yüzden kimsenin seni kurtaracağını falan düşünme, herkes seni çoktan unutmuş" dedi, ifadesiz bir sesle.
Gözlerim, Emirin gözleriyle birleşti ve "Ben ne kadar zamandır burdayım?" dedim.
Evet, ben sanırım bayadır burdaydım ve sürekli uyutuluyordum, en azından ben öyle düşünüyordum.
Emir, gözlerini aynadaki yansımama bakarak "Düğün gününden bu yana 1 hafta geçti" dedi.
Hiç şaşırmamıştım, tam da tahmin ettiğim gibi olmuş. Bir hafta geçmiş ve herkes beni çoktan unutmuştu. Hatta aradıklarından bile şüpheliydim.
Emir yanımdan kalkarak koltuğa tekrar geçti ve derin bir nefes alarak "gördün işte, kimse seni hatırlamıyor bile. Bence, şimdi seninle bir anlaşma yapacağız. Hayır deme lüksün yok, ama anlaşmamızı duyman gerek" dedi. Küllükte olan sigarasını alıp dudaklarına götürdü ve bir duman çekerek devam etti: "Baban İskender zamanında benim aileme zarar verdi. Yaptığı pis işler onun eline büyük paralar geçirdi ve bunlara şu anda da devam ediyor. Birçok ailenin hayatını sikti ve benim gibi babandan intikam almak isteyen onlarca insan tanıyorum. Hepsi de bir köpekten farksız ve acımasızlar" dedi ve gülümseyerek devam etti: "Tabii, sen en merhametlisinin eline düştün. Merak etme, sana zarar vermeyeceğim. Sadece yanımda olman gerekiyor ve benim dediğim hiçbir şeye hayır deme lüksün yok" dedi.
Kendini ne zannediyor bilmiyorum, ama tehlikeli biri olduğu bariz belliydi.
Babamın beni hiç düşünmemesine pek şaşırmamıştım, ama çocukluk arkadaşımın kaderin böyle bir şey yaptığını aklım almıyordu.
Babam bir kere bile benim saçımı öyle okşamamıştı, en çok da bu zoruma gidiyordu. Teklifini kabul edip ona yardımcı olunca elime ne geçecekti, çok merak ediyordum.
Emire doğru birkaç adım atıp koltuğun kenarındaki sigarasından alıp çakmakla sigarayı ateşledim.
Gözlerinin içine bakarak "Bu işten benim ne çıkarım olacak?" dedim ifadesiz bir şekilde.
"Sen avukat olma hayaliyle yanıp tutuşuyordun, değil mi? Bunun için güzel bir üniversiteye ihtiyacın olduğunu düşünüyorum. Eğer teklifimi kabul edersen, bizim üniversitelerin birinde sana burs veririm. Malum, ÇAKIR soyadını çok duymuşsundur" dedi.
Şok içinde ona bakarak sözlerini tekrarladım kafamda. ÇAKIR... Üniversite... Emir... Bu adam EMİR ÇAKIR'dı.
Gözlerimi kırpıştırarak magazin sayfalarında çokça güzel kızlarla pozlar kesen çapkın Çakır. Kim bilebilirdi ki bu adamın evinde olacağım? Çok zengin olduklarına emindim. Şaka gibiydi, ama gerçek olduğuna eminim.
Ellerini açarak, "Evet, Emir Çakır, tanıştığıma sevindim. Ve belli ki sende baya mutlu oldun. Biraz daha gözlerini açmaya devam edersen yerinden çıkacaklar," dedi.
Kendimi toplayarak gözlerinin içine baktım. "Şaşırdım sadece. Eğer üniversite olursa bu işe varım, ama tek bir şartım var," dedim.
Ayağa kalkıp dibime kadar girdi, gözlerini kısarak, "Sen benimle pazarlık yapabileceğini mi düşünüyorsun? Hiç o düşüncelere girme ve hazırlan. Senin yüzünden geç kaldık, acele et. Yoksa hayalindeki mesleğe geç kalırsın," dedi ve odanın kapısından çıkıp kapıyı sertçe kapattı.