Yıldızımızı doldurmadan geçmeyelim lütfen, keyifli okumalar.
Bölüm Müziği: Thurisaz- Endless
(Müzikler medyaya yüklüdür, dinleyebilirsiniz.)
VİRANE
•*• (Birazdan okuyacağınız part, tanıtım kısmındaki part. Bu kısım yazar anlatımı tarafından yazılmış ve kitabın başındaki tecavüz-kurtarma olayı ile, bir önceki bölümde aynı olayın karmasının yaşanmasından esinlenerek yazılmıştır. Yazılanlar 2 olay örgüsünü de kapsıyor ve tanıtım kısmı 12. bölümde yaşanıyor. Olay bir dağ evinde gerçekleşiyor, ilk bölümde gittikleri evde değil. Tanıtımda yer belirtilmediği için belirtiyorum. Burada aslında kitap yeniden başlıyor vibe'ı vermek istedim, Ayza ve Aras yeniden ilk kez tanışıyor gibi bir his yaşayacak. Her şeyin başlangıcı tekrarlanıyor, bundan önceki bölümler kurgunun bir fragmanı gibiydi. Bir nevi dejavu da diyebiliriz, artık heyecan tam anlamıyla başlayacak ve birçok denge değişecek. VİRANE, tam olarak şimdi başlıyor. Keyifli okumalar.)
•••
Vahşi bir kurdun uzaklardan gelen güçlü, yüksek uluma sesiyle genç kızın ürkek bakışları korkuyla titredi. Kirpiklerinin açılıp kapanma hızı kalp atışlarına meydan okuyordu adeta. Bu karanlık yabancı odada dakikalardır yalnızlığın dibine vururken duyduğu her sesten fazlasıyla korkuyor, minik bir serçe gibi çırpınan ruhuyla eli yüreğinde çaresizce bekliyordu. Oysa beklemekten nefret ederdi. Kendini teslim ettiği dinginlik çok kısa sürüyor, her seferinde yeni bir ağlama nöbeti baş gösteriyordu yaralı bedeninde. Bedeni kirli gibi hissediyordu, arınmak için durmadan ağlıyordu. Yaşadığı iğrenç dakikaların izleri boğazını sıkarken birde buradan sonrasının belirsizliğiyle boğuşuyor, delirmesine ramak kala sadece ağlayarak huzur buluyordu.Evini, küçük ama sadece ona ait olan huzurlu odasını şimdiden fazlasıyla özlemişti. Kuru papatyalarla dolu minik kavanozlarıyla ilgilenmeyi özlemişti. Odasının penceresinde papatyaların yeniden açacağı baharı beklemeyi özlemişti. Uzandığı yerden tavanı izleyerek küçükken annesinden öğrendiği ninnileri mırıldanmayı özlemişti. Yuvası gözüyle baktığı yerden çok uzaktı artık, birbirini kovalayan felaketler kendini kaybetmesine neden olacak kadar ağırdı. Onun yediği darbe en yakınından değil, bu hayattaki tek yakınından gelmişti. Güvendiği yerden kırılmamış, öldürülmüştü.
Kaderin en kötüsü onu mu bulmuştu sahiden?
Kesinlikle diye iç geçirdi genç kız. Daldığı düşüncelerle irkilirken üşüdüğünü bile yeni fark etmişti. Soğuktan titreyen çıplak bacaklarını biraz daha kendine çekip oturduğu betonda pencerenin dışında kalan karanlıkla savaştı bakışları. Onun kalbinde ki kara delik gökyüzüne yansımıştı sanki, ay bile aydınlatmıyordu etrafı.
Çok karanlıktı.
"Allah'ım yardım et, korkuyorum." Diye iç geçirdi titrek nefesiyle.
Kısık bir mırıldanış içini bir nebze rahatlatırken ettiği dualarının yarıda kesilmesini sağlayan şey ona ait olmayan yabancı odanın açılan kapısı olmuştu. Ağır ağır açılan kapıya doğru çevirdi başını usulca. Gözyaşları izinsizce süzülürken koparmak istediği dokunulmuş dudakları kıpırdadığı her an acıtıyordu ruhunu. Sanırım yine kontrole gelmişti, manyak herif. Ondan korkmaktan öte nefreti daha ağır basıyordu. Ona göre tam bir şerefsizdi bu adam.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRANE
Teen Fiction"Çaresizliğimi görmüyor musun? Neden bırakmıyorsun beni?" Diye sordu genç kız kısık bir sesle, bedeninde kalan son gücünü bu soruyu sormak için fütursuzca harcayarak. Sessizlik öylesine derindi ki,kulaklarının sağır olduğuna inanacaktı neredeyse...